15.07.2023
Normalde akşam üstü 16:00 17:00 gibi Pelitköy'e yüzmeye gidiyoruz. Güneş batana kadar da denize giriyoruz. Biraz da çay içip bir şeyler yedikten sonra deniz kenarına sandalyemizi atıp denizi seyrediyoruz dalgaları dinliyoruz. 22:00 22:30 sularında ise dönüyoruz.
Bu aralar döndükten sonra önce çorbacıya gitmeye başladık. Çok hoşuma gitti. Bunu bir gelenek haline getirmeyi düşünüyorum. Zaten akşam yemeği yiyemiyoruz. Eve gelince de yemek telaşesi olmadan yatmak istiyorum.
İlk seferinde Darüzziyafe'ye gittik. Bir diğerinde ise Beyoğlu lokantasına gittik.
Benim mercimek çorbam Darüzziyafe'de daha güzeldi. Annemin paça çorbası ve Defne'nin tavuk çorbası ise Beyoğlu'nda daha güzeldi.
Ortam olarak ise Darüzziyafe'yi daha beğendim.
Deniz dönüşü çorba olsun olmasın mutlaka parkın yanındaki Roma Dondurmacısı'na gidiyoruz. Aslında mutlaka her gün bir şekilde oradan dondurma alıyoruz.
Roma Dondurmacısı Edremit Büyük Parkı'nın yanında ve sadece dondurma satıyor.
Ve önünde hep kuyruk oluyor. Hatta araç kuyruğu bile oluyor.
Ben dondurmasını çok beğeniyorum. Anneme göre ise eh işte.
Roma Dondurmacısı'nda bir top dondurma 12,5 TL
Annem hep bir top limonlu sade karışık dondurma yiyor. Defne genellikle sade ve kakaolu dondurma tercih ediyor. Bu son günlerde antep fıstıklıyı da keşfetti, sade ve antep fıstıklıyı tercih ediyor. Ben ise sırasıyla hepsinden deniyorum. Şu ana dek en sevdiğim sade, sakızlı ve balbademli oldu.
Sonra eve gelmemiz 24'ü geçiyor. Terasa halı atıp direk uyuyoruz.
Bu son zamanlarda Pelitköy'de deniz epey dalgalı. Bizim için sorun yok. Biz dalgalı denizi de seviyoruz. Hatta dalgalı deniz diğerine göre daha eğlenceli bile olabilir.
Lakin bu sene dalgalar öyle yüksek ki epey keyif almakla birlikte dalga Defne'yi sürükleyecek ve iskelenin altına atıverecek diye çok korkuyorum.
Dün değil önceki gün 19:00'a doğru Pelitköy'e vardığımızda bir teyze " Bu saatte geliyorsunuz ama deniz pek fena çok dalgalı" dediğinde biz denizin her halini seviyoruz demiştik.
Gerçekten de çok geç gelmiştik teyzenin dediği kadar vardı ama su çok güzeldi.
Güneş batana kadar annem denizde idi. Ben ise güneş battı ama şöyle bir gireyim ferahlayayım hemen çıkarım dedim.
Ama çıkamadım.
Akşam kızıllığı bitti.
Çoban yıldızı tam karşımızda göründü.
Başta venüs silikti sonra parlak capcanlı oldu.
Sonra sırasıyla diğer yıldızlar belirdi. Biz hâlâ denizden çıkamıyorduk. Sular artık koyu laciverte döndüğünde ancak çıkabildik.
Bir keresinde de gece yarısı 12 buçukta denizde yüzmüştüm. O gece Assos Sokakağzı'nda sahil öyle güzeldi ki. O gece dolunay vardı. Tam karşımıza yabancı bayraklı çok güzel bir yelkenli demirlemişti. Dalgalar şıpır şıpırdı neredeyse yoktu. Denizin içindeki taşları kumları görebiliyordum. Dayanamayıp atlamıştım suya, çok güzeldi.
Aslında gece yüzmeyi bir alışkanlık haline getirebilirdim ama yine Assos'ta geceyarısı dalışı yaptıktan birkaç gün sonra geceleyin besberrak suda kıyıya yakın bir yerde yılan mı desem müren balığı mı desem kıvrıla kıvrıla yüzen bir deniz canlısı önümden salına salına geçti gitti.
Öyle harika bir görüntüydü ama biraz korktum artık gece yarısı herhalde herhangi bir suda yüzemem.
Belki de yüzerim.
Bir keresinde de nerede olduğunu şimdi hatırlayamadım yüzüyordum denizin tenha uzak bir yerine gitmiştim. Biraz ileride 20-30 tane kafayı hareket ederken gördüm. Yılan kafasına benziyordu. Neredeyse sıyıracaktım ama derinde idim ve yakınımda insan yoktu kendimi tuttum. Sonra oradan usul usul uzaklaşırken denizde bir kız gördüm dedim ki şuradakiler sence nedir? ha o mu dedi kız. Onlar kefal yavruları nedense akşamları kafalarını çıkarıyorlar başta ben de yılan zannetmiştim dedi.
Bir oh çektim.
Sonra akşamları özellikle onları izlemeye gittim.
Kim bilir biz nasıl denizin altını merak ediyorsak onlar da denizin üstünü merak ediyordur.
Dün de Melahat ve Emine ile Pelitköy'e gittik. Melahat dayımın işten dönüş saatinde evde olmak istediğini söyleyince bu sefer sabah erkenden kahvaltıya gittik.
Emine işten 10'a doğru geldi. 11'e doğru çıktık.
Güzel bir ağaç altı bulduk. Defne hemen denize gitti. Biz de kahvaltı hazırladık. Melahat harika bir yumurtalı patates salatası yapmış. Bir de Edremit'e özgü mantı denilen bir hamur işi yapmış. Annem de kızartma yapmıştı. Emine de zeytin getirmiş bir de salata yaptı. Ben de çok güzel taptaze ekmekler almıştım. Harika bir kahvaltı yaptık.
Sonra ben de denize gittim.
Biz sabahları bu saatte asla denize gelmeyiz. Her sabah mı böyle bilmiyorum ama deniz mükemmeldi. Besberrak tertemiz ve sıcacıktı.
Herhalde Edremit'te ilk kez böyle bir su gördüm.
O kadar harika idi ki denizden çıkamadım.
Annem defalarca uyardı bu saatte denize girilmez çıkın diye ama dinlemedik.
Akşam 17'de mecburen çıktık. 18 civarı evde idik.
Deniz mükemmeldi.
Lakin
hem Defne hem ben o kadar yanmışız ki... Defne'nin gözleri falan kanlanmış ben de kıpkırmızı idim.
Yandım yandım.
Kendimi bıraktım Defne hasta olacak diye ödüm koptu.
Meğerse dün uzmanlar hep uyarmış mecbur kalmadıkça dışarı sakın çıkmayın diye.
Edremit bir rivayete göre dün 50 dereceyi görmüş.
Sadece Edremit değil tüm Türkiye yanmış kavrulmuş.
Tv izlemediğimizden bizim haberimiz yok.
Yani yılın en sıcak günlerimde güneş tam tepede iken denize girmişiz.
Bu iki gün dikkat edeceğiz. Bugün Defne'nin yüzü biraz daha iyi vücudu da biraz düzelmiş.
Benim yüzüm ise hala şiş ve kırmızı.
Dün denizden gelince ev öyle sıcaktı ki hemen dışarı attık kendimizi ve Köfteci Hilmi'ye geldik.
Köfteci Hilmi bizim yıllardır geldiğimiz köftecimiz. Eskiden ismi Gülen Köfte idi. sonradan ismini değiştirdi. Önce üst katları sonra yan evi aldı dükkanı genişletti. Vızır vızır çalışıyor.
Aslında küçücük bir mekan ama bir sürü eleman çalışıyor.
Biz köftelerine bayılıyoruz. Aslında başkalarına basit gelebilir ama biz seviyoruz anneanne köftesi gibi; abartısız sade.
Sürekli buraya geldigimiz gibi eve de sipariş veriyoruz.
Köfteci Hilmi bir esnaf lokantası. Fazla çeşit yok. Köfte yoğurt piyaz cacık ayran ve höşmerim bir de ismini bilmediğim çıtır çıtır bir tatlı var. Bir de kuru fasulye yapıyorlar ama hemen bitiyor. Yoğurtları çok güzel oluyor. Ben höşmerim pek sevmem ama burası güzel yapıyormuş. Yiyenler öyle söylüyor.
Akşam 19:00 19:30 gibi de dükkanı kapatıyorlar.
İşte dün yine köftecimize gittik. Acıkmıştım ve her zamanki gibi köftelerimiz bana harika geldi.
Ben yarım ekmek köfte annemle Defne yarım porsiyon köfte ortaya yoğurt Defne'ye Fuse-tea aldık. Cacık istemiştim ama bitmiş tatlı istedik ama bitmiş onun yerine ikramlık tulumba tatlısı getirdiler. Yemekten sonra çay da ikram ettiler.
Toplam 125 TL ödedik ki bence bedava.
Köfteci Hilmi de bir porsiyon köfte 60 TL.
Mükemmel yoğurt 15 TL.
Köfteci Hilmi'nin karşısında Pazarlık Camii var. Halk burada bu camiye Pırasa Camii diyor. Nedenini ise bilmiyorum.
Buraya gelince hep camiye bakan tarafta çarşıya doğru otururuz. Çok seviyorum bu camiyi. Pencereleri çok güzel. Ayrıca ismini de eğlenceli buluyorum. Alt tarafında bir çeşme var. Yaz günlerinde oradan su içerim mutlaka. Çeşmenin yanından da yol çarşıya çıkıyor.
Yemek yedikten sonra biraz da çarşıda dolaştık.
Her yer kapanmış ama teyzemin oğlu Hamza'nın dükkanı açıktı. Eşi Nur ile işletiyorlar; Tuna Butik. Bir sürü güzel kıyafet beğendim. Bir ara rahat bir zamanda yeniden geleceğim.
Oradan dondurmacıya biraz parka oradan da eve geldik.
Çok çok sıcaktı ev.
Akşam üçümüz de terasta yattık. Uyuyamadım sıcaktan. Bol bol gökyüzünü seyrettim. Bu aralar baya gökyüzünü seyrediyorum. Artık yıldızların konumundan saati aşağı yukarı tahmin edebiliyorum.
Sabah oldu kuşlar ötmeye başladı. Ağustos böcekleri müthiş bir cırlama ile ses vermeye başladı. Kargalar saç terasta yürüyüp ses yapmaya başladılar. Bir müddet sonra da güneş doğdu. Işıkları yüzümüze vurdu. İçeri geçtik ama hamam gibi içerisi de. Daha da uyuyamayacağımı anlayıp klimayı açıp uyumak üzere aşağı indim.
Sabah balığımın birini, Altın'ı kasenin dışında ölmüş buldum. Kendi mi zıpladı masa oynadı da dışarı düştü bilemiyorum. Sıcaktan intihar etmiş olması daha olası.
Ağlaya ağlaya öldüm.
Defne ile sabah bir veda konuşması yapıp yukarıda asmanın altına gömdük.
Beyazımsı ise yalnız kaldı.
Pörtlek gözüm benim... Aylardır bağlanmıştım. Beyazımsı kaçar Altın hep kovalardı. Akşamları çıt çıt akvaryumundaki deniz kabuklarına vururlardı.
Acıktıklarında bir o yana bir bu yana sallanırlardı. Anlardım hemen yemlerini verirdim.
İştahla pıtır pıtır yerlerdi.
Allah'tan dün o yorgunluğuma rağmen akşam çeşmeye gitmiştim. Akvaryumu Eybek suyu ile doldurmuştum. Gelir gelmez hemen sularını değiştirmiştim ki ferahlasınlar.
Sonra da gece sıcak olur belki diyerek masaya koymuştum ki orada her iki taraftan da rüzgar alıyor. Gelip geçerken masaya çarpmış balık kenara düşmüş de olabilir.
Ne olursa olsun nasıl öldüğünü bilemiyorum.
Altınım gitti.
Benim pörtlek gözüm.
Bugün çok mutsuzum.
EKLEME: Bu akşam 14.12 2023 bu yazıyı yeniden okudum. Beyazımsı aylarca tek başına yaşadı. Yanına arkadaş aldık ama o da akvaryuma koyduğumuz gibi yarım saat içinde öldü.
Yaklaşık 3 hafta önce ise Beyazımsımız da öldü.
Benim için çok trajikti. Çünkü öleceğini anladım. Hâlâ bile üzülüyorum. Öldüğü gün hep kaçan korkan ürkek balığım o gün benim yanıma geliyordu. Yüzümü akvaryuma dayıyordum o da gelip oraya kendini yaslıyordu. İnş acı çekmemiştir. Onu sardunyaların altına gömdük.
Pörtlek gözlü minicik 2 balık..
Onları çok sevmiştim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder