05.07.2023
Bugün herhangi bir planımız yoktu.
Zaten Defnecik dün tekne gezisinde çok yorulmuş olmalı ki taa 10'da kalkabildi.
Aslında bu sabah Edremit çarşıda bazı işlerim vardı, onları halletmeyi düşünüyordum ama galiba ben de dün epey yorulmuşum. Tüm gün yatış poziyonunda bir o yana bir bu yana dönerek günümü tamamladım.
Hava da öyle bir sıcaktı ki evden dışarı çıkmayı aklıma bile getiremedim.
Sadece arada Bim'e gittim. Güneş oraya gidinceye kadar bile yaktı. Defne'ye tavuk alıp hemen eve döndüm daha da çıkmadım.
Evde vakit geçirdik.
Defne'ye ödev yaptırdım.
Nazan Bekiroğlu'nun Kelime Defteri'ni okudum.
Yani boş geçirmedim günümü yine de.
Akşam üstü annem haşhaşlı çörek yapmıştı, çay demledik onu yedik. Defne'ye de tavuk patates yapmıştım. Yemeklerimizi yedikten sonra akşam namazı vakti dışarı çıktık. Akçay'a gidelim dedik.
Maksat hava almak ferahlamaktı.
Arabayı Yasa'nın önünde bıraktık. Annem namazını kılarken biz de Defne ile Karaca'ya English Home'a baktık.
Annem gelince yürüye yürüye Akçay Kordon'a geçtik.
Eskiden buraya yani Akçay'a Eylemlerle çok sık gelirdik. Tam merkezde Yörsan diye bir işletme vardı. Mutlaka buraya uğrar bir şeyler yer içerdik. Eve dönerken de kutu kutu höşmerim alırdık.
Artık kapanmış.
Çocukken de hatıralarım var burası ile ilgili. Akçay'a yüzmeye gelirdik. Bir sahil vardı orada yüzerdik. Şimdi ortada kalmış. Lunaparkın önünde. Hâlâ yüzülüyor mu bilmiyorum.
Sahilin birazcık ötesinde denizin içinde minik bir adacık vardı. Üzerinde buz gibi su akan bir fıskıyesi vardı. Bu su denizin altından çıkıyormuş. Biz çocuklar ayaklarımız yere değmediği için korka korka yüze yüze o adacığa gidip ödül olarak buz gibi suyu doyasıya içerdik. Harika bir duyguydu. Şimdi deniz dolduruldu kordon genişletildi. O adacık artık bir kaç adım mesafede. Ama hâlâ üzerinde minik bir fıskiye var ve su akıyor.
Dün akşam Akçay Kordon'u turladık Defne ile. Annem bir bankta oturdu bizi bekledi.
Eskiden Eylemle takılara bakardık. Ne gezmişizdir Eylem'le. Bu sahilden ne de çok takı cüzdan bileklik çanta vs almışımdır.
Şimdi ise herşey çok dandik çok uyduruk görünüyor gözüme.
Yıllar var ki buraya gelmiyorum.
Bu akşam Defne ile neredeyse tüm dükkanları gezdik. Takıları inceledik.
Arada Defne'ye dondurma aldım. ( 2 topu 30 TL)
Defne kıstırmalı erkek küpelerinden beğendi ama almadığım için ağladı.
Neden bebekken deldirmedin kulağımı diye sitem edip durdu.
Ben hiç bir şey beğenemedim.
Sonra lunaparka gittik.
Oldum bittim hiç sevmedim lunaparkları. Çocukken de sevmezdim. Bugün de yine sevmedim. Bol gürültülü kafa şişiren migren azdıran bol ışıklı hiç hazmedemeyeceğim bir ortam.
Normalde hiç gelmeyeceğim bir yer ama Defne'nin ortamı görmesini istedim.
Defne ile annem çarpışan arabalara bindiler.(Çarpışan araba bilet: 50 TL)
Defne bayıldı.
Biraz da lunapark dışında sahile yakın bir yerde oturduk.
Dolunay vardı.
Gece çok güzeldi.
Sonra yine yürüye yürüye Yasa'ya geldik.
Akçaya daha da uzun müddet gelmem herhalde.
Çok kalabalık, gürültülü, bunaltıcı, orijinal hiçbir şey yok. Her yer kokuyor. Herkes yemek yiyor. Her yer duman. Her önüne gelen bir şeyler satmak için yol kesiyor. Satıcılar kaba saba (o kadar çok insan var ki galiba mecburen diyeceğim)
Akçay'a gelirken yollar öyle bozuk ki milyonlarca insan geliyor buraya ama neden bir çevre düzenlemesi yapılmıyor bilmiyorum.
Yine hiç sevmedim.
Edremit'e döndük.
Bugün neredeyse 9 km yürümüşüz.
Sonra da eve geldik. Saat 01:00 olmuştu. Defne hemen dayısının yatağına kıvrıldı. Ben de yanına. Ama bu sıcakta nasıl uyuyacağım hiç bilmiyorum. Saat 2 oldu. Yarın sabah yürüyüş yaparım diye aşağıya geldim ama hem geç oldu hem bacağım ağrıyor.
İnş güzel geçer günlerimiz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder