30 Ağustos 2015 Pazar

2015 YAZI

Bir yaz tatili daha bitti...

Bu yaz paylaşılacak, anlatılacak, fotoğrafı eklenecek pek bir şey yok...

Tatilin bir ayı ramazana gitti. Ramazanda tadilat vardı evde. Tadilat yapanlar bilir, en ufak bir çalışma bile evi altına üstüne getirir. Bizim ev de öyle oldu. Her yer her yerdeydi. Tüm ramazan temizlik yapmakla evi düzene koymaya çalışmakla geçti. Çok zaman alan, çok yoran ama yapılması gereken işlerdi, bitti çok şükür.

Bayramdan sonra Edremit'e gitme, yüzme hayalleri kuruyordum, yaz tatili için bir sürü planım vardı. Ama doktor yolculuğa izin vermedi:(   Riskli bir hamileliğim var. Tam teşekküllü bir hastanenin yakınında olmam gerekiyormuş. Doktorum "Hiç bir yere gitmiyorsun, bu sene de yüzmeyiver" dedi.

Böylece hayatımda ilk kez tüm tatilimi İstanbul'da geçirmek zorunda kaldım.

Kayaşehir'de hep evdeydim.

Aman Allahım yazları İstanbul ne kadar sıkıcıymış.

Hele Kayaşehir...

Dün sabah güneş doğarken seher vakti uyanıktım hani o vakitte kuşlar öter, sabahın mükemmel ışığı doğar ya evlere.... Sabahı dinledim bir serçe bir karga sesine bile hasretim ama yok yok hiç bir kuş sesi yok. Hiç mi kuş yaşamaz burada. Nasıl bir yer burası hayret ettim.

Az önce de yürüyüşe çıktım saat 20:45 idi. Yaz günü ... Daha az önce güneş batmış. Saat daha 21:00 bile olmamış yani . Kimsecikler yok yürüyüş parkurunda . Yaz günü bu kadar ıssızlık olur mu! Tekin görünmeyen 3 kişilik ergen grubunun dışında bir tane Allah'ın kulu yoktu parkta. Korktum sitenin içine geçtim. Binaların arasında yaptım yürüyüşümü.

Kayaşehir'de şimdilik hayat yok yani.

Eşim haksızlık ediyorsun, buralar daha çok yeni, canlanacak buralar deyip duruyor da umarım ben 50 yaşına gelmeden görürüm o günleri.

Edremit'e gidemeyeceğimi öğrenince ben de hamile halimle fazla yorulmadan İstanbul'da ne yapabilirim nerelere gidebilirim diye düşündüm.

Bir gün Sultanahmet'e gidelim dedim eşime, iyi tamam dedi. Maalesef o gün hayatımın en kötü günlerinden biri oldu. Hava çok ama çok sıcaktı ve çok nemliydi. Sultanahmet aşırı kalabalıktı. Eşim sürekli söylendi; yok çok sıcak, yok çok kalabalık, yok insanlar pis kokuyor, gezmek için en sıcak günü mü buldun, karnın burnunda bu halinle ne işimiz var buralarda, püfür püfür evimiz dururken ne zevk alıyorsun buraları gezmekten ... dır dır dır başımın etini yedi. Sadece Sultanahmet Camisini gezdik, tüm enerjimiz bitti, hemen eve döndük. Eşim tamam söylediklerinde sonuna  kadar haklı ama evde otur otur bunaldım bende. Yaz günü İstanbul boşalmıştır sessiz sakin Sultanahmet Ayasofya Gülhane Parkı yani tarihi yarımada turu yapalım istemiştim, olmadı.

Ferah ve nispeten tenha avm gezmeyi ise oldum bittim sevemiyorum.  Bende baş ağrısı yapıyor, sersem gibi oluyorum.

Yazın İstanbul'da nereye gidilir nerelerde oturulur tenha ferah ulaşımı kolay nereler var (acaba var mı) bilmiyorum.

Korkunç Sultanahmet gezimizden sonra eşime bir daha kalabalık mekanlara gitmeyi teklif bile edemedim. Eşim evde oturdu ben tek başıma gezdim. Daha doğrusu gezmeye çalıştım.

Bir gün Arkeoloji Müzesine gittim. Müze tadilatta imiş eşyaları geçici olarak müze dışında bahçe kısmında paravanlardan oluşan başka bir kısma taşımışlar. Zaten İstanbul'un nemi sıcağı bir de paravanların üstüne serdikleri plastik örtüler sera etkisi yapmış. İçerisi bana 60 derece gibi geldi, dolaşmak ne mümkün. 2 dakika sonra diğer turistler gibi ben de terden sırılsıklam olmuştum, bir müddet sonra da sıcaktan fenalık geçirdim. Kendimi zor dışarı attım bir saate yakın bahçede gölge bir yere oturdum, bir türlü kendime gelemedim. Kocanın ahını alırsan böyle olur işte dedim, kös kös geri eve döndüm.  Hava o kadar sıcak ve nemli idi ki İstanbul'da eve dönüşüm de tam bir işkence oldu. Bu arada toplu taşıma kullanıyorum ve yol yaklaşık 1,5 saat sürüyor.( kalabalığı ve sıcağı siz tahmin edin)

Uslanmadım bir gün de Türk İslam Eserleri Müzesine "Selçuklular" sergisine gittim. Sergi çok güzeldi. Klimalar iyi çalışıyordu, müze ferahtı. Hamileliğimden midir nedir sadece sergiyi ve İbrahim Paşa Sarayını gezmekle yoruldum. Orada da müzenin ferah bir yerine oturdum bir saat kendime gelmeye çalıştım baktım düzelemiyorum eve döneyim bari dedim. Geri kalan planlarımı iptal ettim  ve dönüşüm yine  işkenceye dönüştü. ( malum İstanbul trafiği 1,5 saat ve otobüslerin çok sıcak olması. Klimalar hep çalışır ama otobüs yine de çok sıcak olur nedense ya da ben bunalıyorum bilmiyorum

Bir iki gün Eminönü Havuzlu Hana gittim, bebişin eşyalarını aldım.

Bunun dışında Mall of İstanbul, Forum İstanbul, İkea, Depositeye gittim bir iki kez bebişin eşyaları için...

Bir akşam yaklaşık bir saat Sarıyerde kordonda akşam yürüyüş yaptık.

Bir günde Karaburun'u keşfetmeye gittik, gitmişken de yüzdük.

Bu kadar...

Bunun dışında hep Kayaşehir'deydim.

* Akşamları otoban misali yolların yanında hafriyat kamyonlarının ahenkli sesleri eşliğinde yürüyüşler yaptım.

* Cosmos belgesel serisini izledim.

* Aöf derslerimizden biraz psikoloji biraz uygarlık tarihi çalıştım.

* İnsanlık tarihi kitabımdan pasajlar okudum.

* Eşimle bol bol siyaset konuştuk.

* Hastaneye kontrollere gittim. ( Bazen hastane tüm günümü alıyordu o yüzden bu listeye konulmayı hak ediyor)

* Yavaş yavaş doya doya ev temizledim.
.
* Kahvaltı hazırladım, yemek yaptım.

* Oturdum, yattım, uyudum, dinledim.

Böyle böyle tatil bitti. Üzgünüm...

İstanbul yazın çok sıkıcı  çok sıcak çok nemli çok kalabalık...

Hamile halimle yapacak hiç bir şey bulamadım.

Bu da böyle bir yaz tatili idi işte....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder