12/19/2025

ROTTERDAM, HOLLANDA'DA 2. GÜNÜMÜZ...

27.07.2025 Pazar

Hollanda'da 2. günümüz.

Bu sabah uyanıp kahvaltımızı yaptık.

Kahvaltıda geçen sefer geldiğimizde de çok beğendiğimiz peynir suflelerinden yaptık.

Bilaller dün havaalanında Albert Heijn'dan çeşit çeşit Hollanda peyniri almışlar.(Havaalanı olmasına rağmen fiyat farkı yokmuş hayret birşey.) Malum Hollanda'nın peynirleri meşhur. Bir sürü peynir tadımı yaptık.

Bilaller en çok Old Amsterdam'ı beğendiler. Bana ise çok ağır geldi. Ben daha taze peynirleri beğendim. ( 7-8 gün sonra Old Amsterdam bana da çok güzel gelmeye başladı bu arada.)

Annem Edremit'te domates kurutmuştu ben de ne gerek var buradan Hollanda'ya domates kurusu mu gidermiş demiştim ama kahvaltıda harika gitti. Domatesler bitinceye kadar hergün domates kurusunu kahvaltıya yaptık.  

Osman Türk marketlerden zeytin tulum peyniri vs de almış. Burada zeytin salça çay gibi bizim çok alışık olduğumuz şeyler zor bulunuyor, Türk marketlerden alınıyor.

Zaten Hollanda da kahvaltı kültürü yokmuş. Kahvaltıda bir dilim ekmeğe reçel ve kahve ya da bir adet kruvasan ve kahve gibi şeyler yiyorlarmış.

Bizim kahvaltılarımız ise harikaydı.

Osmancık özlemiştir diyerek menemen mücver poaça pişi yumurta patates gibi şeyler yaptık hergün.

 Bir de buradaki herşey sade bana değil hepimize aşırı kezzetli geldi. Mesela ben ömrü hayatımda bu kadar lezzetli zeytin yemedim. Üstelik markası da duyulmamış bir marka. Annem bir pişi yapıyor, "unundan mıdır nedir hiç bu kadar güzel kabaran pişi yapmamıştım ömrümde " diyor.

Evde harika bir kahvaltı takımı da vardı. Kaldığımız evin hanımı zevkliymiş, çok güzel sunum tabakları saklama kapları almış.

Sofraya onlar da güzellik kattı.

 Kahvaltıdan sonra epey evde oturduk. Çay kahve kola fasıllarında sonra Bilal ben çıkıyorum dedi ve gitti. 

Biz de Rotterdam'a gittik. 

Hollanda'da arabayı öyle kolayca park edemiyorsunuz. Osman arabayı uzak bir yerlere parkediyor. Mesela dolaştığımız yerin 4 km ötesine parkediyor sonra da bisikleti ile gelip bizi buluyor. Sonra onu da bir yere parkediyor. Sonra birlikte yürümeye devam ediyoruz.

Biz Roterdam'da küp evleri gezerken Osmancığım bizi buldu.

Gezmeye devam ettik. Her taraf nehir gemi liman köprü. 



Erasmus köprüsünü gördük. Eski Ren Kanalı ya da nehri tam bilemedim onu da gördük.

Sonra bir yere geldik. Burada her milletten yöresel yemekler vardı. Tadım yapılıyormuş.

Hollanda çok kozmopolit bir ülke. Her taraftan çok fazla insan var. Hollandalılar yani Dutch halkından sonra burada çok fazla Türk Surinamlı Faslı ve Karayiplerden gelen pek çok insan var.

Herkes yöresel bir menü hazırlamış. Türkler kebap içli köfte lahmacun vs hazırlamışlar. Bence en güzel sofralar Türk sofraları idi. Biz farklı bir şeyler deneyelim dedik. Biz dediğim Osman ve Ben. Defne zaten hiçbir şey yemez. Annem direkt ben istemem dedi. Eylem ve Ege Bora ise biraz dolaştıktan sonra onlara hiç hitap etmediğinden midir nedir farklı bir tat denemek istemediklerini belirttiler. 

Biz Osmanla epey dolandık. Ben etsiz bir şeyler baktım. Çünkü ahtapot karides vs deniz ürünleri yemiyorum ki çok fazla böyle ürünler vardı. Çikolatalar wafflelar dondurmalar gibi tatlı şeyleri ben denemek istemedim. Et ürünlerinde de domuz ürünleri çok fazla kullanılıyor. 

Hep vejeteryan ürünlere baktık. Sonunda bir hint yemeğinde karar kıldık. Ben Kadhi Chawal aldım, Osman Samosa. 


Kadhi Chawal fotoğrafta bana çok güzel göründü. Böyle yogurtlu kremalı bir yemek gibi geldi bana.

Gerçekte ise çok ama çok baharatlı bir pilav. İçinde nohut köftesi varmış. Lakin baharattan hiçbir şeyin tadını alamadım. 

Hatırlıyorum da öğrenciyken bir ev vardı. Hindular yaşıyordu o evde. Onlarla arkadaş olan Türk arkadaşlar dayanamıyoruz biz bu kokulara çok kokuyorlar yaptıkları hiçbir yemeği yiyemiyoruz pirinçlerini de ülkelerinden getiriyorlar uzun uzun farklı pirinçler vs demişlerdi. Yıllar sonra belki de 25-30 yıl sonra ilk kez bu pilavı yerken bu konuşma aklıma geldi. 

Gerçekten de bir kase pilava 1 kaşık zerdeçal 1 kaşık köri bir kaşık kimyon bir kaşık acıbiber 1 kaşık karabiber atmışlar gibi.

Ayıp olmasın diye biraz yedik ama bütün gün midem guruldadı. Elin memleketinde tuvalet aramam inş diye diye dua ede ede gezdim Rotterdam'ı.

Osman'ın yediği samosanın ise yine ağzım baharattan yandığı için tadını alamadım.

Ama yine de en azından farklı bir şey denediğim için mutluyum.

Sonra Rotterdam'da dolaşmaya başladık.

Buralar bizim Karaköy'e benziyor.

Sahilde dolaştık. Nehri köprüleri gördük.

Yani ...

Rotterdam için ne diyebilirim; Ailemle beraber olduğumuz ve yeni bir yer gördüğüm için mutluyum. 

Lakin bu kadar. 

Daha da gelmek isteyeceğim bir yer değil.

Belki daha farklı yerleri güzellikleri de vardır ama ben göremedim. Bilaller bir de gece gittiler, güzelmiş, öyle dediler.

Sonra eve dönerken Albert Heijn'a uğradık. Alışveriş yaptık. Osman ev yemekleri istiyormuş. O yüzden sebze baktık daha çok.

Burada sebzeler bizim buralardaki gibi değil. Sebze meyve oldukça pahalı. Mesela biberler salatalıklar patlıcanlar tane ile satılıyor. Tabi bize göre pahalı bu arada. 1 Euro 47,42 TL bize her şey çok pahalı geliyor. Ama buradakilere göre çok ucuz elbette. Ben sebzeleri et süt fiyatlarına göre pahalı buldum. Mesela yaklaşık 700 gram löp güzel et 7 euro kıyma 5 euro ama bir adet salatalık 1 euro ya da 3 adet dolma biber 1 euro bunun gibi. ( Bu arada bir salatalık yarım kilodan fazla geliyor. 3 adet dolmalık biber bir kilo neredeyse. Sebzeler tane ile ama boyutları devasa.)

Osman'a patlıcan oturtma ve etli kurufasulye vs yapmaya karar verdik. Malzemeleri alıp geldik.

Akşam Osman bize somon ve pesto soslu makarna yaptı. Yanına da bol bol salata yaptık. Ömrümde ilk kez somon yedim. Pesto sos nasıl birşeymiş öğrendim

Çok güzeldi. 

Akşam ilerleyen saatlerde Bilal de geldi.

2. Günümüz de böyle geçti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder