12/19/2025

DE HAAR KALESİ, UTRECHT, HOLLANDA TATİLİ 4. GÜNÜMÜZ...

29.07.2025 Salı

Evde anlam veremediğim bir gerginlik var.

12 günlük tatilimizde pek çok yer gezeriz diye düşünüyordum ama plan yapmıyoruz, spontane yakın yerlere gidiyoruz.

Ben bir kaç gündür gitmek istediğim yerleri söylüyorum ama söylememle evde bir gerginlik dalgası yükseliyor ama nedenini anlayamıyorum.

Geldiğimden beri buraya da yakın olan kaleye gidelim görelim diyorum ama bizimkilerde pek bir istek yok.

Bugün nihayet hadi gidelim bari dediler.

 Sabah kahvaltıdan sonra De Haar Kalesi'ne gitmek için yola çıktık.

Osman bir işi için bir yere gitmesi gerekiyordu. Bir kaç saat sonra dönmek üzere bizi De Haar Kalesi'ne bırakıp gitti.

Bilal ben buraya girmem deyip bisikleti ile başka bir yerlere gitti.

Annem evde kalmışti zaten.

Ben Defne Ege Bora ve Eylem kaleye girdik.

Osman bizim için bilet ayarlamış. Herhangi bir ücret ödemedik girerken. 

Kaleye girince bir görevli Defne için de bir hazine bulma oyunu verdi. Kaleyi gezerken ipuçlarını bulup hazineyi tamamlayacaktı.

 Bu oyun sayesinde Defne de kaleyi gezerken hiç sıkılmadı. Geziden epey keyif aldı bile diyebilirim.

Bu arada ilk başta oyunu anlatmaya çalışan görevliyi anlayamadık. Türkiye'de hiç böyle birşey görmediğimizden söylediklerine bir türlü anlam veremedik. Ama görevli kadın pes etmedi. Defalarca anlattı. Anlamadık. Okey okey deyip devam ettik. Tam kaleye girecekken bizi yeniden yakaladı ve yeniden anlatmayı denedi. Bu sefer nihayet anlayabildik. Gerçekten de çok uğraştı. Bu sempatik güleryüzlü hanımefendiye ekstra teşekkür ettim çıkarken.

Odaları gezdik. Defne de tüm ipuçlarını buldu. Ve çıkışta hediyesini aldı. Hediyesi bir De Haar Castle rozeti idi. Çok tatlıydı.

Bu arada kale de bizim kültürümüzden çok farklı bir ortamdı. Bir kere tüm odalar birbirine açılıyordu. O zamanlar mahremiyet nasıl sağlanıyordu merak ediyor insan. İçerisi çok kasvetliydi. Işık çok az giriyordu. İçerideki eserler çok kıymetli idi belli. 

Bir diğer farklı olan şey, başka yerlerde de dikkatimi çekmişti; Görevliler çok sempatik. Gayet yakışıklı yapılı erkekler gayet hoş hanımefendiler yaşlarına almalarına rağmen bu gibi yerlerde çalışıyor ve çok güleryüzlüler. Hayat enerjilerini uzaktan bile hissedebiliyorsunuz.

Kalenin her yerini gezdikten sonra bahçeye geçtik.

Önce kalenin hemen önündeki çiçek bahçesine girdik. Burada ismini bilmediğim harika çicekler vardı. Neredeyse her birinin ayrı ayrı fotoğralarını çektim.

Sonra diğer taraflara geçtik.

 O kadar büyük o kadar devasa bir bahçe ki gez gez bitmedi.














Bir yerde geyikler vardı. Defne baya oynadı geyiklerle.

İlerleyen yerlerde ise bir leylek yuvası gördük. Yavrusu ile birlikte oturuyorlardı. 

Gez gez bitmeyecek bir yer buralar. 

 Zaten bu civarın yürüyüş yolları meşhurmuş. 

Sonra Osmancık geldi bizi aldı. Utrect'te bir yerlere gittik.

Önce bir bahçeye girdik. Aslında kendin koparıp kendin yiyormuşsun ama biz gittiğimizde bitmiş sadece meyvelerin satışı yapılıyordu.

Çilek frambuaz böğürtlen ve orman meyvelerinden oluşan minik şirin paketlerden aldım.

Buradan çıkınca Teehuis Rhijnauwen diye çok güzel bir kafeye götürdü Osman.


 Orada Bilal ile buluştuk. 

Etraf yine çok harika idi. 

Yürüye yürüye ağaçların altında kanalın yanında bir piknik masasına geldik, orada meyvelerimizi yedik. Hayatımda ilk kez ahududu ve orman meyvesi yedim. Ahududu çilek bögürtlen orman meyvesi hepsi de çok sağlıklı lezzetli ve güzeldi.

Sonra etrafı gezmeye devam ettik. Koyunlar inekler her zaman gördüğümüz kazlar ördekler sakar mekeler kuğular vs vs.... 

Etrafta herkes bisiklete biniyordu. Kalabalık bir yer ama etrafta hiç insan yapısı yok.

 Sonra bir yolda bögürtlen çalıları gördük. Kimseye ait değilmiş bu meyveler. Ömrümde ilk kez doya doya bögürtlen yedim. O kadar çoktular ki. Sonra annem için de biraz topladık minik şirin yaban mersini kartonuna doldurduk.

Burada bögürtlen çalıların bir kısmı devasa ağaçlara dönmüş. 

Bunun dışında başka meyve ağaçları da gördük ama biz o meyveleri bilmiyoruz o yüzden denemedik.

Harika bir doğa harika manzaralar eşliğinde yürüdük de yürüdük.

Akşam eve döndüğümüzde annem etli kurufasulye pişirmiş. Nasıl lezzetliydi anlatamam. Osman da bayıldı.

Sonra da Bilaller göle doğru yeniden yürüyüşe çıktılar. Ben yorulduğum için evde kaldım. 

10-15 dakika sonra Bilal aradı. Etraf çok güzel balonlar var gel kaçırma dedi. 

Ben de iyi kaçırmayayım dedim ama aslında ayaklarıma kara sular inmişti. Madem kardeşim çağırıyor  gideyim bari dedim. İyi ki de çıkmışım. Güzel tarlaların  olduğu yere gittim. Tarlalarda her zamanki gibi inekler atlar kuğular ördekler kazlar sakarmekeler balıkçıllar vardı. İlerde yeldeğirmeni de görünüyordu. Gökyüzü kızıllaşmıştı.

Bugün ayrıca tavşanlar gördüm. Nasıl tatlılardı. Bir oraya bir buraya koşturup duruyorlardi. Bu arada balonlar da gerçekten hoştu. Kapadokyako ki gibi onlarca yüzlerce değildi sadece iki tanecikti ama olsun burada da semayı şenlendirmişlerdi.

Bizimkiler bisikletle baya ilerlere gitmişler. İlerde bir göl varmış. Ama benim takatim bitti. Gidemedim. 

Epey yürüdükten sonra ise artık eve döndüm. 

Çok güzel bir gündü.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder