10 Temmuz 2021 Cumartesi

TARİHİ YARIMADA -1-



GÜZERGAH -1-

1. Topkapı Sarayı

2. Ayasofya

3. Sultan Ahmet Camisi


* Sultan 3. Ahmet Çeşmesi

* Haseki Hürrem Sultan Hamamı

* Alman Çeşmesi



08.07.2021 Perşembe


Uzun zamandır ''İstanbul'u Yeniden Keşfetme'' planım var. 

Hazır pandemi var turist yoktur, hem de temmuz sıcağı kimse dışarı çıkmak istemez, zaten herkes ya yazlıkta ya da memleketindedir, her yer bomboştur bundan iyi fırsat olmaz, tam gezme zamanı dedim ve dün tarihi yarımadaya gitmek için yola çıktım. 

Pek çok aksilik ve aslında olmaması gereken korkunç bir trafikten sonra - Herkes memleketinde İstanbul'da olanların çoğu da evden iş yapıyor, okul yok, üniversite yok, bayram değil seyran değil hem de hafta içi bu ne trafiği anlamadım- nihayet Sultanahmet Meydanı'na gelebildim. 

Trafiğin verdiği gerginliğe ve nemli sıcak çok sıcak yapış yapış havaya rağmen heyecanla tarihi yarımada gezimin ilk seferine başladım.

Burada gezilecek görülecek çok fazla şey  var. 

Aşama  aşama ilerleyelim.

Tramvaydan inince öncelikle  hipodromu antik sütunları ve sağda İbrahim Paşa Sarayı'nı  göreceğiz. Vakit kaybetmemek için onları bir sonraki geziye bırakıp yolumuzun üstündeki  Alman Çeşmesi ile başlayalım.

Alman Çeşmesini inceledikten ve hakkında yazılanları okuduktan sonra Sultan Ahmet Camisi'ne geçebiliriz. 

Sultan Ahmet Camisi çok güzel. 

Sultanahmet'e her geldiğimde mutlaka camiye uğrar bir 10 -15 dakika da olsa içeride o insana hayat veren canlı havayı tatmak isterim. 

Sultan Ahmet Camisi'nde Ayasofya'daki ya da Süleymaniye'deki ihtişam ya da insanı ağırbaşlı olmaya iten uhrevilik yoktur. Mesela Süleymaniye'ye girdiğinizde direkt dünyadan kopar, başka bir aleme geçer, secdeye kapanma hissi yaşarsınız. Ayasofya'da kendinizi minicik küçücük hissedersiniz. Süleymaniye de Ayasofya da her ikisi de size Allah'ı hatırlatır. Her ikisi de bu dünya boş der  bu dünya geçici der kendine gel der ve daha pek çok şey der.

Ama Sultan Ahmet başka şeyler fısıldar. Cıvıl cıvıl ışıl ışıl hayat doludur. Renkler ışık oyunları desenler muhteşem çiniler vitraylar... İçeri girdiğinizde ilk hissettiğiniz şey kesinlikle uhrevilik değildir, orada insan yaşama isteği ile dolup taşar.  

Tabii bunlar benim kendi kişisel fikirlerim. 

 Hep merak etmişimdir Ayasofya gibi muhteşem, dünyada bir eşi dahi olmayan insanı ezen o yapının bir kaç adım ötesine bu camiyi yaptırmak nasıl bir cesaret işidir.

Tabi Sultan Ahmet'in 14 yaşında sultan olduğunu ve sadece 28 yaşında vefat etmiş olduğunu hatırlarsak bu cesaretin bir gençlik ateşi olduğunu varsayabiliriz.  Dediğim gibi tamamen kişisel fikirlerim bunlar...

O zamana dek camileri kim yaptırıyor ise harcamaları kendi kesesinden karşılarmış. Sultan Ahmet ise zaten zor bir zamanda padişah olmuş. Cami yaptıracak kadar parlak bir zaferi ve o zaferden gelecek ganimeti falan yokmuş. O da  devletin kesesini kullanıp bu camiyi yaptırmış.  O zamanki halk protesto edip yıllarca Sultan Ahmet Camisi'ne ayak basmamışlar. 

Yani 2021'de Sultan Ahmet Cami'sine bakıyorum ve halkın protestosunu görüyorum. Bizim paramızla kendi adını taşıyan bir cami yaptıramazsın! Osmanlıyı Osmanlı yapan zihniyet...  Neyse aslında bu konuda çok konuşasım var ama biz Sultan Ahmet devrinde değiliz. 

Camimize geri dönelim..

Sultanahmet Cami'si şu anda tadilatta. 

Gezilecek görülecek hiçbir şey yok.  

Ama yine de camiyi kapatmamışlar, insanlar içeri  giriyor. Sadece bahçede tadilat var zannedip sıra bekleyip bin bir zahmetle içeri  giriyorsunuz ve her yer kapalı. Yani baştan neden uyarılmıyoruz, ne göreceğimiz zannediliyor da içeriye alınıyoruz mantıklı bir gerekçe düşünüyorum düşünüyorum bulamıyorum. 

 Ama artık şaşırma hissimi kaybettiğimden bir şeyleri düzeltme düzelttirme umudum da olmadığından hiçbir yorum yapmıyorum, küfretmiyorum bile,

Ne günlere kaldık ey gazi hünkar

Katır defterdar oldu eşek mühürdar 

deyip yoluma devam ediyorum.

Gezemediğimiz Sultan Ahmet Camisi'nden sonra bu yaz sıcağında çalışmayan bir fıskiye, susuz bir havuz, çiçeksiz tarhları ile sıradan yavan bir alan haline gelmiş olan Sultanahmet Meydanını geçip -yemin ediyorum bizim minik Edremit Parkımız bile bu meydandan daha bakımlı-   muhteşem Ayasofya'ya geçiyoruz.


Ayasofya'yı her zaman çok etkileyici buldum. 

Muhteşem bir mimari... 

 

Hiçbir fotoğrafın vermeyeceği gitmeyen birinin anlayamayacağı uhrevi bir his var orada. 

Camiye çevrilmesi bu hissi yok etmemiş.

 Hâlâ çok etkileyici.

Bir yanda mozaikler bir yanda devasa hat levhalar. 

 Herhalde her müslümanın hayali idi bir gün burada namaz kılmak... 


Ayasofya'nın da üst katı tadilatta, sadece alt tarafı görebiliyoruz.  Oysaki üst kat da en az alt kat kadar etkileyici, görmek isterdim.

Muhteşem mozaikleri görmek de sonraya kaldı yani.



Ayasofya dün o kadar kalabalıktı ki çok  şaşırdım. Dediğim gibi çok tenha bir  ortam bekliyordum.

Ayasofya'dan çıkıp Topkapı'ya giderken Hürrem  Sultan Hamamı'nı dışarıdan şöyle bir bakıyoruz.  

Geçmişte burayı gezmiştim ; Türk- Osmanlı seçkin halıları sergileniyordu. Hem halıları inceleyip hem de Osmanlıda hamam nasıl bir yermiş, ılıklık sıcaklık tellak taşı kurna vs neymiş görmüş oluyordunuz. 

Şimdi ise hamam  olarak hizmet veriyor. 

55 eurocuğa yarım saat Osmanlı hamam keyfini yaşayabilirsiniz.

Bugünlerde hep gelen his;

" Özyurdunda garipsin, öz vatanında parya"

 Biz sadece önünden geçelim insanlar kendi paralarına göre sadece 55 tl gibi komik bir rakama kese attırıp hamam keyfi yapsın. Yarasın koçuma da yani böyle mi olmalı. 

Sultanahmet meydanının tam ortasında en değerli yapılardan birinin hamam olarak hizmet vermesi galiba sadece bana garip geliyor. 

Bu yapıların nemden korunması falan gerekmiyor herhalde..

İstanbul'un simgesi Kız Kulesi'nin bir restoran olması gibi saçma bir durum.

Ya da galata kulesine girişin 100 TL olması gibi...

Bak yazmayım yazmayım diyorum ama  yine sinirleniyorum.


Geldikleri gibi gitmediler;

Kimi itini bıraktı

Kimi bitini

Kimi de p.çini

Yoksa bu kadar şerefsizin bizden olması mümkün değil  diyerek

  geçiyorum buradan da...


3. Ahmet çeşmesini inceleyip oradan Topkapı Sarayı'na geçiyoruz. 

Topkapı Sarayı'na bir gün ayırmalıyız.

Hemen yalapşap gezilip bitirilecek bir yer değil.

Topkapı Sarayı'nı bir rehberle ya da hiç olmazsa bir tarihçi mesela bir tarih öğretmeni ile gezmelisiniz. 

Ben bu konuda çok şanslıyım.

 Çok değerli insanlarla gezdim bu tarihi mekanla ilgili pek çok şey öğrendim.

Hala da öğreniyorum.

Defalarca gezdiğim halde dün ilk kez saat koleksiyonunu gördüm. Hiç denk gelmemiştim.

Topkapı Sarayında şu anda hazine kapalı, saltanat arabaları yok. Sultan giysilerini de göremedim. Muhteşem boğaz manzarasının olduğu bölümü de kapatmışlar. Ne bölümü olduğunu hatırlayamadığım başka bölümler de kapalı idi. 

Yine de kalan yerleri görmek bütün günümü aldı. 

2. gezimi yapmak için sabırsızlanıyorum.

Herkese mutlu umutlu günler...





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder