21 Mayıs 2019 Salı

İĞDELER ÇİÇEK AÇTI...




İğde ağaçları en sevdiğim ağaçlardan biridir. Çünkü bana babamın köyünü, köyümüzü, Kuyualan'ı hatırlatıyor. 






Köyümüzde babannemlerin evinin önünde babamın çocukken diktiği iğde ağaçları var. Ben kendimi bildim bileli oradalar. 

Kendimi bildim bileli orada olan o kadar az şey kaldı ki...

Her şey değişiyor, dönüşüyor. 

Değişim genellikle istenen bir şey olsa da çoğu  zaman bu değişim pek de mutluluk getiren cinsten olmuyor.  

Herkeste geçmişe bir özlem var.

Babaaannemi düşünüyorum da 16 yaşında gelin gelmiş Yılmaz ailesine. O zamandan beri aynı ev aynı ağaçlar, aynı değişmeyen  manzara ön tarafta iğdeler evin yan tarafında ayva arka tarafta badem armut incir nar ve kavak ağacı baya üst  tarafta meşeler,  evin hemen önünde erik ve nar.  Evin alt tarafında dam ve hemen önünde dut ağacı... Manzarada görüş alanımız içinde olup bir kez bile korkuyu aklımıza getirmeyen uzakta ağaçlar arasında mezarlık. Orada canım dedem yatıyor, mekanı  cennet olsun.

 Birbirinin güneşini  manzarasını kesmeden tepeden aşağı yerleşmiş köy  ahalisi . Hiç  değişmeyen hep aynı komşular aynı akrabalar.

Babaannem hep oradaydı hep orada olacak.  

İnsanın bir yerlere ait olması ne güzel.

Ve köksüzlük ne kadar kötü.

Benim babam gezici meslektendi. Sürekli  şehir değiştirdik. Bir oradan bir buraya sürüklenip durduk. Bir asker kızı hiçbir yere bağlanmaması gerektiğini bilir.

 Kendimi köyümüz  
dahil hiçbir yere ait hissetmiyorum.

Eskiden biraz Başakşehir'e ait hissederdim. Orayı teneffüs etmek orayı yaşamak büyük  bir mutluluktu bir ara benim için.

Artık oraya da ait değilim.

Şu anda yaşadığım Kayaşehir'le ise hiçbir bağım yok.

Köksüzlüğümden gidecek hiçbir yerimin olmamasından en çok üzüntü duyduğum zamanlar Kayaşehir'de yaşadığım zamanlardı.

İnsan yorgunken daha itirafçı olurmuş.

O kadar yorgunum ki...

Bu akşam üstü baygın baygın iğde kokuları ve bana anımsattıkları.

Herkese mutlu sağlıklı günler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder