3 Şubat 2019 Pazar

ŞUBAT 2019...

Evet bir ay daha bitti.

Bu ay annem babam ve kardeşim memleketten geldi. Beraber çok güzel vakit geçirdik. Soğuktan kardan kıştan pek bir yere gidemedik ama beraber olmak güzeldi.  Çok dinlendim rahat ettim. Defnecik çok ama çok mutluydu. Ben de çok  mutluydum.

Aynı zamanda II. dönem okulum değişti. Yeni okuluma geçtim. Bu okulda her şey çok farklı, alışmaya çalışıyorum.



Bu ay ayrıca telefonum bozuldu neredeyse 12 gün telefonsuz kaldım. Yeni telefonum geldi ona da alışmaya çalışıyorum.

Bu ay entelektüel manada pek bir şey yaptığımı söyleyemem. Ne bir sinema izleyebildim ne de bir belgesel...Yeni bir kitap da bitiremedim. Hatta her ay okuduğum Bilim ve Teknik dergisini bile bu ay okuyamadım. Sadece AÖF Felsefe ders kitaplarımı biraz okuyabildim.

Klasik müzik olarak da bu ay Andre Rieu' yu seçmiştim. 10 günlük telefon kaybı ve ailemin memleketten gelmesi ile pek fazla klasik müzik de dinleyemedim bu ay.

Gezme olarak da bu ay çok soğuktu, kar yağdı. Sadece Annemlerle  soğuk bir günde Emirgana gittik, ardından Forum İstanbul'a gittik. Annem bize İKEA'da yemek ısmarladı (Yemek demişken kardeşim bize kaldıkları süre boyunca enfes yemekler yaptı. Midemiz bayram yaptı bu 10 günde)

Başka da hiçbir yere gitmedim bu ay.

Bu ay pek bir şey yapamamışım yazacak pek bir şey bulamıyorum, üzgünüm...

Bu ay şiir kitabı olarak Tagore'u seçtim. Başta Hint kültürüne çok yabancı olduğum için şiirlerden pek bir şey anlamıyordum. Ama okudukça okudukça sevdim. Tagore'u okurken doğadan ne kadar uzaklaştığımı da anladım. Kendime ve daha da çok Defneciğime acıdım. Çünkü benim küçük Defneciğim tertemiz şırıl şırıl akan bir dere hiç göremeyecek. Ya da dereden elle balık avlama zevkini hiç tadamayacak. Ya da bomboş ıpıssız sahillerde soğuk kumlara oturup sadece dalgaların sesi ile huzur bulamayacak. Ya da şırıl şırıl akan bir köy çeşmesinden su içmenin zevki, ya da korkusuzca köyler arası yürümek, rüzgarda dalgalanan buğday tarlaları ya da en azından şıpır şıpır akan bir yağmur sesi, kırlangıçlar... Hiçbiri yok bizim hayatımızda. Bizim evden bir kuş sesi bile duyulmaz isteseniz de duyamazsınız. Benim evim ana yolun yanında araba gürültüsü çok  fazla oluyor. Kayaşehir'de kuş yok olan bir iki kuşun sesi de bizim eve ulaşamıyor. Yani benim yavru kuşum bir kuş sesi bile duyamadan büyüyor.

Sürekli doğadan denizlerde  kuşlardan  çiçeklerden bahseden Tagore'u okuyunca hep Defnecigim ve bizim modern hayatın mahrumiyetleri aklıma geldi.

GİTTİKLERİM

* Emirgân
* Forum İstanbul


İZLEDİKLERİM

* Wonder


DİNLEDİKLERİM

* Andre Rieu


OKUDUKLARIM

*


AYIN ŞİİR KİTABI

* Rabindranath Tagore 101 ŞİİR





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder