15 Mayıs 2018 Salı

SCHRÖNDİNGER'İN KEDİSİ ( KABUS ve RÜYA) ALEV ALATLI

Su gibi akıp giden,  iki üç günde mutlu mutlu okuyup bitirdiğim Mina Urgan'ın Bir  Dinozorun Anıları ve Bir Dinazorun Gezileri'nden sonra Alev Alatlı'nın birbirinin devamı bu iki kitabını okumaya karar verdim. İlk cilt Kabus eh işte  az buçuk anladım fakat 2. cilt Rüya'yı anlamak hiç kolay değildi. Daha önce de okumuştum bu kitapları ve o zaman da anlamakta çok zorlanmıştım. Aradan neredeyse 15 yıl geçmiş.


Öncelikle bu kitaplar kesinlikle boş kitaplar değil. Okurken ufkunuz açılıyor pek çok şey öğreniyorsunuz. Kitabın her yanı altını çizdiğim cümlelerle dolu.




Fakat bu kitapları hakkıyla anlayabilmek için  biraz altyapı gerekli. Özellikle kuantum teorisi (kimyacı olduğum ve bu konulara meraklı olduğum için bu var bende)  yıldızlar astronomi tarih cebir geometri ve siyaset bilgisi gerekiyor.


Bir kimya öğretmeni olarak kitabın kuantumla ilgili olan kısımlarını gayet iyi  anladığımı soyleyebilirim. Siyasetle ilgili konularda ise bir şeyler sezinlesem bile kitapta kimden bahsedildiği ne kastedildiğini pek anladığımı söyleyemem .

Alev Alatlı biz öğretmenlerin de çok üzerinde durduğu Türkçemizin yozlaştırılması üzerinde durmuş. Toplumumuzun afazi illetinden muzdarip olduğunu bunun da sanattan bilimden teknolojiye toplum içi davranışlarımızdan psikolojimize kadar her alanı olumsuz etkiledigini afazi illetinin toplumda kök salması için bazı güçlerin  sürekli çalışma halinde olduklarından bahsetmiş.


Afazi düşündüklerimizi ifade edememe bununla birlikte gelen düşünememe idrak edememe herşeyin havada uçar gibi cereyan etmesi anlamlarına geliyor.

Kitaptan anladığım kadarı ile Türk toplumu afazik bir toplum. Az kelime ile konuştuğumuz için düşüncelerimizi ifade edemiyoruz hatta kelimeler olmadan konuşmadan düşünemiyoruz bile. Düşünemediğimiz için rüzgarın önündeki yaprak gibi bazı güçler tarafından nereye isterlerse o yöne savruluyoruz. Tamamen edilgen olmuşuz, tamamen pasifize edilmişiz.

Rüya da ise Türk milletinin bazı olumsuz özelliklerinin olumluya evrilebileceğini iyi bir yönlendirme ile kendimize gelip söz sahibi üstün bir millet  olabileceğimizden bahsetmiş.



Rüya kitabının ise başı hepten anlaşılmaz geldi çünkü ciddi yıldız, gökyüzü bilgisi gerekli. Benim astronomi bilgim oldukça zayıf o yüzden o sayfaları pek anlamaya çalışmadan geçtim.

İlk kitapta olay örgüsünü konuyu anlasam da 2. Kitapta kim ne yapıyor ne oluyor pek anlayamadım. Mesela Rüya kitabında Kara Kalpaklı Adam var. İmre Kadızade ile ilişkisini bir türlü anlayamadım. Kara Kalpaklı Adam bir metafor mu gerçek mi onu bile anlayamadım.

Kitapta çoğu şeyi anlayamasam da pek çok şey kazandığımı hissediyorum.

Mesela artık daha anlaşılır berrak konuşmak için gayret gösteriyorum.  Günlük konuşma dilime yeni kelimeler eklemeye çalışıyorum. Ve düşüncelerimi ifade etmeye gayret gösteriyorum. Akıp giden, akılda hiçbir şey bırakmayan sosyal medyadan uzak durmaya çalışıyorum. Kızımla daha çok konuşuyor ona daha çok kelime öğretmeye çalışıyorum.

Ha bu arada yıllar yıllar önce bu kitapları okumaya anlamaya çalışırken Alev Alatlının da olduğu bir grupla akşam yemeği yemiştik. Birkaç yaş küçük bir kardeşim mi desem ögrencim mi desem bilemedim şimdi davet etmişti. O akşam gayet parlak gençler vardı o sofrada. O öğrencim kendisine biz turnalar ya da biz Karakoyunlar diyordu. Yurtta kalırken sabahlara kadar beraber kitap okurduk. Aradan  15 yıl geçmiş neredeyse...

Herkese bol okumalı günler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder