Dün annem babam memleketten geldi, evimize bayram geldi.
Akşam geç saatte gelmelerine ve yol yorgunu olmalarına rağmen bu sabah, daha çok erkenden, uyumaya devam etmek ister misiniz diye sorduğumda ''Yatmaya mı geldik biz kalkarız tabii.'' deyince , hızlıca hazırlandık ve erkenden yola çıktık.
Sabah uyandığımızda hava çok güzel ve güneşliydi.
Dışarı çıktığımızda ise kapkara yağmur bulutlarını gördük. Aman inşallah yakalanmayız dedik ama daha yola çıkar çıkmaz yağmur bastırdı hatta yetmedi dolu yağdı.
Yol çok güzeldi. Mor pembe beyaz çiçek açmış ağaçlar gördük. Ayrıca yeşilin her tonunu en parlak haliyle gördük.
İlk olarak Yuşa tepesine gittik. Yollar oldukça tenhaydı. Yuşa tepesine vardığımızda yağmur iyice artmıştı. Arabadan inemedik. Evden çıkarken çay yapmıştım. Annemin getirdiği yolluklar vardı; poaça kurabiye çörek... Arabadan inmeden yağmurun geçmesini bekledik, çayımızı içtik, bir şeyler atıştırdık. Yağmur biraz dinince Yuşa (as) kabrini ziyaret ettik. Bu sırada yağmur tekrardan bastırdı bir güzel ıslandık. Eşim geçmez bu yağmur dedi.
Eve dönmeye karar verdik.
Yağmuru dinlemek, izlemek Yuşa Tepesi'nde zevkliydi ama hepimiz ıslandık ve daha da önemlisi eşimin ayakkabıları, ayakları ıslandı ve çok üşüdü. Eve dönüş yolunda ona çorap aldım. Ayakkabıları kaloriferin de etkisi ile çabucak ıslandığı gibi hemen de kurudu.
Vee bu sırada güneş yeniden açtı.
Biz de eve dönmek yerine önceden planladığımız gibi Hidiv Kasrı'na gitmeye karar verdik.
3 hafta önce yine buradaydık. O zaman yine çok güzeldi.
Bu sefer laleler açmıştı. Ağaçlar daha bir yeşildi. Erguvanlar tam açmasa bile boğaza mor rengini hafif hafif yansıtmıştı.
Bu sefer boğaz daha da maviydi.
Yuva yapan leylek benzeri kuşlar bu sefer hiç uçmuyorlardı sanırım kuluçkaya yatmışlar.
Hidiv Kasrı daha bir canlı daha bir renkliydi.
Ağaçlar arasından görünen Boğaziçi...
Defne ağaçları iyice çiçekli artık...
Hidiv Kasrı
Hidiv Kasrı detay
Bu ağaç ne ağacı acaba çok merak ediyorum ???
Burada laleler nergisler arasında bahar ziyafeti çektikten sonra Küçüksu' ya doğru yola çıktık.
Bugün yollar ayrı bir zevkliydi . Yol boyunca açmış süs kirazı ya da japon kirazı denilen ağaçlar yolları süslüyordu. Sonra sahile inerken Osmanlı Konakları olan bir sokaktan geçtik. Orada bir konağın içinde sadece internette görebileceğim baştan aşağı beyaz çiçekleri olan bir ağaç gördüm.
Nihayet Anadolu Hisarı ile Küçüksu Kasrı arasında bulunan Sabancı Öğretmenevi'ne kahvaltıya geldik.
Rumeli Hisarı
2. Köprüye Anadolu Hisarı'ndan bir bakış...
İki dere arasında Göksu Çayırı hayalleri kurduk.
Mihrişah Valide Sultan Cami
Küçüksu Kasrı
Bunlar da Hidiv Kasrı fidanlığından akılda kalanlar...
Ömrümde ilk kez çilek fidanı gördüm.
Sardunyalar
Küpe çiçeği görmeyeli yıllar oldu...
Sarı kadife çiçekleri...
Sabancı Öğretmenevi'nde kahvaltı yaptık aslında kahvaltı da denmez çünkü saat 13:00'e geliyordu ve kahvaltı kalkmak üzereydi. Büfede servisler neredeyse boşalmıştı hatta çay makinesini de kaldırdıkları için babam son keyif çayını içemedi.
Sabancı Öğretmenevi'nde kahvaltı kişi başı 25TL otopark - ispark- 5 TL
Kahvaltımızı yaptık etrafı doya doya seyrettik. Evimize geri döndük. Çok güzel bir bahar günüydü.
Sabancı Öğretmenevi'nde kahvaltı kişi başı 25TL otopark - ispark- 5 TL
Kahvaltımızı yaptık etrafı doya doya seyrettik. Evimize geri döndük. Çok güzel bir bahar günüydü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder