6/09/2013

BU HAFTA NELER YAPMIŞIZ...

* Öğrenciler okula gelmediği için arkadaşlarla okulda bol bol satranç oynadım.

* Yeni aldığım kitaplarımı okumaya başladım; hazır öğrenciler de yok, bol bol boş vakit var. Semerkant Amin Maalouf gayet güzel bir kitapmış,  hâlâ okumaktayım. Böyle Buyurdu Zerdüşt ise arada bir pasaj okuyup, altını çizip, düşünüyorum. Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı ise başta çok iyi gitti, ortalarda konu ağırlaştı, yarım kaldı, bitiremiyorum. Nazım Hikmet, Cahit Zarifoğlu, Ahmet Arif, Cemal Süreyya, Behçet Necatigil ve Necip Fazıl ise yatağımın başucuna koydum. Her uzandığımda bir iki bir iki sindiriyorum.

* Arkadaşımın tayini çıktı gidiyor, Eski Mardin'e çıkıp ona aşağıdaki küpeleri aldım. Arkadaşım çok beğendi.

 
Minik gümüş küpeler 15 TL

6/03/2013

AMED

Mesleğimin 2. yılında iken aynı evi paylaştığım, çok sevdiğim oda arkadaşım Yalova'dan Diyarbakır'a akraba ziyaretine gelmiş.

 Hemen anlaştık ve sabah erkenden buluşmaya karar verdik.


 Mardin'den Diyarbakır 1 saat sürdü.


 Sabah arkadaşımı beklerken her zaman çok hayran olduğum Diyarbakır Ulu Cami'yi izledim.

 Mardin ne kadar sarı ise Diyarbakır o kadar siyah bir şehir. 

Kale, camiler, türbeler, köprüler bir zamanlar Karacadağ volkanından akan lavların soğuması ile oluşmuş kara bazalt taşından yapılmış, aralara ise beyazımsı kerpiç taşı serpilmiş.

 Ulu Cami de siyah beyaz bir cami ve gerçekten çok etkileyici.

 Osmanlı mimarisinden o kadar farklı ki.

 Şimdilik restorasyonda olduğundan güzel fotoğraf çekemedim. 

İnternetten bulduğum bir kaç resimle yetinelim şimdilik.


Ulu Cami detay...  

( Camide hayvan figürüne İstanbul'da hiç rastlamadım. Herhalde bu gelenek Osmanlı öncesine ait.)