18.07.2024
14 Temmuz Pazar günü Kemal sabah bir sürpriz yaptı.
Yoldayım ben geliyorum dedi.
Hiç ama hiç beklemiyorduk.
Hem de 15 Temmuz resmi tatil. Bu tatillerde buralar dolup taşıyor. Bizim için en kötü zamanlar. Her yer öyle kalabalık olur ki resmi tatillerde bayramlarda evden çıkmamaya çalışırız.
Yine de çıkmış.
Defne'ye baban yolda imiş deyince kızım o kadar sevindi ki anlatamam.
Bir oraya bir buraya koşturdu, sonunda salonda koltuğa kendini yüzüstü attı, duygu yoğunluğundan herhalde sevincinden ağladı.
Onun o halini gördüğümde onunla birlikte ben de çok duygulandım.
Babası gelinceye kadar hiç durmadı. Bir sürü hazırlık yaptı babasına. Evi oyuncakları ile süsledi, hoşgeldin canım babacığım yazdı her yere. Perdeye de iğnelemek üzere kocaman hoşgeldin babişkocuk yazmış.
O gelene kadar camda bekledi. Defne gir içeri ben gelince sana haber edeceğim dedim defalarca ama yok ikna edemedim. Belki bir 45 dakika camda bekledi.
Kemal öğlen geldiğinde ise evde bir sevinç bir sevinç; kuşlar gibi cıvıldadı Defneciğim.
Pazar gününü cıvıltılar arasında evde geçirdik.
Pazartesi Bilaller kahvaltıdan sonra öğle gibi çıktılar. Çanakkale'ye Eylemin ailesinin yanına geçtiler. Biz de onları uğurladıktan sonra hazırlandık, Pelitköy'e denize gittik.
Burayı hiç ama hiç bu kadar kalabalık görmemiştim.
Arkalarda da olsa bir şekilde bir gölge alan bulurduk yerleşirdik. Bir müddet sonra gidenler olur onun yerine geçer eninde sonunda rahat ederdik.
Bu sefer hiç ama hiç yer yok. Herkes dip dibe oturmuş. Bazı insanlar direkt güneşin altına oturmuşlar.
Öyle ortalıkta kalakaldık eşyalarımızla.
Sonra annem bir aileye rica etmiş, 3 ailenin arasına neredeyse bitişik oturduk.
Ama anlamsız saçma bir şey oldu.
Bir yandan da arkamızda bir aile sucuk pişiriyor. Belki 100-200 çocuk var etrafta ve buna rağmen tüm sahili kokutuyorlar. Geçen yıl da bir aile böyle bir şey yapmıştı lanet etmiştim, acaba bunlar aynı aile olabilir mi? Yani nasıl aptal bir kafa böyle bir yerde sucuk yapabilmeyi öngörebiliyor. Etrafında bir tane bile akl-ı selim bir kişi yok mu burası uygun değil bir sürü insan var burada demiyor. Gerizekalılar sürüsü. Hayır hepsi de başı kapalı dini bütün insanlar gibi görünüyor sorsan hepsinin de kul hakkı ile ilgili bir fikri vardır.
Annem gitti uyardı. Bak bütün sahili kokutmuşsunuz burada alan var alamayan var. Ayrıca şu anda bir sürü çocuk var koktu deyip ellerine sucuk ekmek verebilecek misiniz dedi. Cevap: "Biz uzaktan geldik." He uzaktan gelince herşey mübah oluyor zaten.
Eskiden burasını pek kimse bilmezken gayet elit bir tabaka geliyordu. Güzelce sessizce denize girer, birasını yudumlar, kitabını okurdu.
Halk plajlara akın etti vatandaş rahatsız.
Şimdi buralar öğrenildi. Her taraf pislik her tarafta çekirdek kabuğu hep bir bağırış çağırış itiş kakış. Sürekli bir çit çit çit çekirdek çitleme sesi. Şimdi bir de bunların üstüne sucuk dumanı ve kokusu eklendi.
Biraz oturduktan sonra arka taraflarda bir yerler boşaldı hemen oraya geçtik. Yanımızdaki ailere de teşekkür ettik elbette.
Ondan sonrası güzeldi. Yemek yedik denize girdik. Babası Defne'ye kocaman bir deniz topu almış. Ama daha beş dakika olmadan ışık hızı ile derinlere doğru kaçtı. Epey bir peşinde koştum ama yakalayamadım. Denizde 2 delikanlı yardımcı olmaya çalıştı ama mümkün değil tutamadılar.
Çay kahve fasılları yaptık. Kitap okuduk. Güneşin batışını izledik.
Vakitlice de eve geldik. Normalde biz daha kalırdık ama Kemal gidelim dedi. Onun akşam gezme, denize karşı oturma kültürü alışkanlığı hiç yok.
Akşam Edremit'te Roma dondurmacımızdan da dondurmamızı alıp eve geçtik.
16.07.2024 Salı
Bugün sabah erkenden kahvaltıya Küreci Aile Piknik Alanı'na geldik.
Okul semineri zamanında burayı uzaktan beğenmiş sonra da Bilallerle keşfe gelmiştik.
O zamandan burada kahvaltı yapmayı aklıma koymuştum.
Annem sabah bir kekle poaça yapayım öyle gidelim deyince biraz geç kaldık. İnşallah yer buluruz diyordum. Çünkü bu mevsim her yer çok kalabalık.
Gittiğimizde ise gözlerimize inanamadık. Kimseler yokmuş. İlk aile biziz.
Hemen en beğendiğimiz masaya geçtik.
Önce derede biraz oynadık ayaklarımızı suya soktuk. Balıklara ekmek attık.
Su harika idi.
Burası çok hoş bir yer. Üst tarafta bir sürü mangal semaver mangal kömürü çıra vs olduğu bir bölüm var. Anlaşılan mangala çok insan geliyor. Çocuk parkı var. Büyük geniş divanlar var. Hatta misafirlerin getirdiği etleri koymak için buzdolabı bile var. Tuvaletler tertemiz ve bakımlı.
Hamak var. Defne hamakta sallanırken düştü çenesi ağzı yaralandı yavruşumun.
Gayet nezih güzel bir yer kısacası.
150 TL verip masayı kiraladık ve kahvaltı sofrasını hazırladık.
Ta ta ta taaa... 5 dakika sonra neden kimsenin buralarda olmadığını da anladık maalesef. Yüzlerce kara sinek soframıza üşüştü.
Şimdi orada 30 tane piknik masası varsa 30 masaya dağılması lazım gelen tüm sinek populasyonu tek yiyecek kaynağına yani bizim masaya hücum etti.
Herşeyin üstünü kapattık.
Zerre keyif alamadım kahvaltıdan.
Kısa kestik.
Biraz daha derede oynayıp bir kedi sevip balıklara yem verip buradan çıktık.
Daha da gelmeyiz herhalde.
Şimdi plana göre sırada Şahinderesi Şelalesi var.
Geçen yıl gidip çok çok beğenmiştik.
Ama annem son anda burun kıvırdı. Aman zaten orası da böyle, orada da dere var başka ne var ki orada, ne gerek var, hem çok uzak değmez vs dedi.
Annemle uğraşamam Kemal de zaten dünden razı eve gitmeye, eve dönmeye karar verdim.
Bu sefer de anneme, eve gitmek de hoş bir fikir gibi gelmedi. Aman gidelim bari dedi.
Yani her gezide mutlaka Allah'ın emri bir enerji düşmesi yaşamak zorundayız.
Şahinderesi Şelalesi'ne geldik.
Geçen yıla göre buralar düzenlenmiş güzelleşmiş.
Mayolarımızı giyip şelalede yürüyüşe geçtik.
Su enfesti.
Annem aman iyi ki gelmişiz deyip durdu. Ben böyle hatırlamıyorum çok güzelmiş buralar deyip durdu.
Geçen yıl biraz tehlikeli olduğundan ve de annemin ayakları ağrıdığından annem şelaleye gelemez zannederek tüm çantaları telefonları ona bırakmıştık.
O da bana ne ben de gelirim ne diye buralarda kalayım deyip tüm çantaları yüklenip peşimizden gelmiş.
Burası öyle kolay yürünür bir yol değil. Zaten yol yok. İki tarafı yüksek kanyonda derenin içinde taşlara basa basa kayalıklara hoplaya zıplaya ilerliyoruz. Bazı yerlerde bele kadar su geliyor.
Doğal olarak annem geçen yıl o kadar yükle buralara gelmeyi başardığı için stres kaynaklı pek keyif alamamış.
Bu sefer herşeyi arabada bıraktı elleri kolları serbestti.
O kadar beğendi ki.
Hatta burası denizden daha iyi hem ferah hem temiz vs deyip durdu.
Şelaleye giderken 2 yerde su derinleşiyor ve yüzülebilir minik bir göl haline geliyor.
Kemal ile Defne her havuzda suya girip oynadılar. Onlar da çok beğendi.
Sonra ta şelalenin oraya kadar gittik. Annem orada yüzdü bayıldı.
Kemal de çok beğendiğini söyledi.
İyi ki de gelmişiz.
Bu sene geçen yıla göre bariz kalabalıktı. İnsanlardan güzel bir foto çekemedim.
Bir dahaki sefere daha erken saate gelelim kimseler yokken keyfini çıkaralım diyorum.
Şelaleden arabaya geri dönüş yolunda aman Defne dikkat et babana yakın yürü, Kemal aman Defne'ye mukayyet ol, anne bastığın taşlara dikkat et oynamasın diye diye ilerliyordum. Bir yer var orası epey tehlikeli taşlık zor geçilen bir yer.
Anneme aman dikkat et beni takip et derken ayakkabımın bağı döndü. Ayağım taşa basamadan boşluğa kaydı. Kendimi suya düşerken gördüm. Kafam kayaya çarpmasın diye bir destek ararken ayağım bir oyuğa girdi ve oraya da girerken ağırlığım yüzünden bacağım döndü.
Çok kötü düştüm.
Düşerken o bir saniyede Allah'ım inşallah ayağım kırılmaz diye dua ettim. Ama kırıldığını düşündüm. Buradan beni nasıl taşıyacaklar ambulans da gelemez.
Neyse ayağımı oyuktan çıkardım şöyle bir kontrol ettim kırık çıkık yok gibi ama korkunç bir ağrı var. Sabit duramıyorum.
Hani ne kadar yaşlı bile olsan anneciğim anneciğim diye ağlanacak acılar vardır ya öyle bir acı.
Annem panikle ne yapacağını şaşırdı. Ambulans çağırayım mı hadi ambulans çağırayım diye bağırıyordu. Canım annecim kendi ayağı kırılsa eminim daha az acı çekerdi.
Annem o kadar korktu ki direkt ağlamaya başladı.
Annem olmasa biraz bağırıp oflayıp rahatlayabilirdim. Ama şimdi onu üzmemek için biraz daha sessiz ve sakin olmaya çalıştım.
Anne bana bir beş dakika ver dedim. Rahat bir kayaya geçtim. Baya uğundum. ( Uğ uğ diyerek uludum yani)
Acı bir türlü eksilmek bilmedi.
Yaklaşık 10 dakika sonra yürüyebilir hale geldim.
Annem çok korktu. Bana bir sürü dua okudu. Canım annem.
Ben de çok korktum.
Acım azaldı ama o bir saniyede oluşan, olamaz ayağım kırıldı ne yapacağım ben hissi bir türlü geçmek bilmedi. Adrenalin de salgılamışım herhalde saatlerce elim ayağım içim titredi.
Sonra o kayalığı geçince yollar zaten rahatladı.
Yolun sonunda Kemal'le Defne ile buluştuk.
Derenin yanında piknik yerleri yapmışlar. Biraz ayağım toparlasın hem de sabah pek bir şey yiyememiştik, burada rahat bir kahvaltı yapalım dedik.
Burası da arıların uğrak yeri imiş. 10-15 tane arı bizi hiç rahat bırakmadı.
Gelecekte buradaki kahvaltı planları da iptal oldu böylece.
Buradan çıkınca aslında planımız Altınoluk'ta yüzme molası idi.
Fakat annemin kiracısının evi alt kata su akıtıyormuş. Usta da gelmiş. Hem de annem eve git dinlen dedi. Mecburen eve döndük.
Annem akşam ayağıma bakım yaptı. Hiç bir iş yaptırmadı. Ben hep yattım.
Ben de erkenden uyudum.
Dinlenmeye çalıştım ki ayağımın acısı hemen geçsin.
Terasta yattık hepimiz. Hava öyle sıcaktı ki sabaha kadar bir çarşaf bile örtmedik üzerimize.
Sabah 06:30'da uyandım.
Etrafı topladım. Kemal'le Defne'yi içeri aldım. Tüm yatak çarşaf pike hepsini topladım.
Çok basit bir iş gibi ama baya vakit alıyor. 3 yatak 3 pike 3 nevresim 3 çarşaf 5 yastık 2 halı. Topla topla bitmiyor.
Sonra çiçekleri suladım. Terası yıkadım.
Aşağıya indim. Piknik sepetini hazırladım. Annem kahvaltıya biber kızarttı.
Sonra da Kemal'le Defne geldi. Pelitköy'e gittik.
Bu sefer kimsecikler yoktu. Deniz de çok iyi idi.
Sineksiz arısız püfür püfür bir kahvaltı yaptık. Defne öyle mutlu idi ki. Babası deniz yatağı almış onunla oynadı durdu. Babası kendi subea deniz maskesini ona hediye etmiş. Herhalde ilk kez deniz altını böyle net görebildi.
Öğleden sonra 16:00 gibi ayrıldık.
Yolda önce acile gittik.
Aslında ben acile gitmek istemiyordum. Kendimi iyi hissediyorum ama annem ısrarla gitmem gerektiği konusunda herhalde 100 kere falan uyardığı için mecburen Edremit Devlet Hastanesi acile geçiş yaptık. Röntgen çekildi . Allaha şükür kırık çıkık yok.
Ağrı kesici ödem atıcı bir iğne oldum nasıl bir iğne ise çok yaktı.
Ama sonrasında tamamen acım geçti.
Bir sürü iş yaptım.
Şu anda da saat sabahın 04:30'u ama uyuyamıyorum bunları yazıyorum.
Çay yaptım bir yandan onu içiyorum.
Bu kadar çaydan sonra zaten uyuyamam.
İnşallah yarın da güzel bir gün olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder