01.07.2024 Pazartesi
Bugün tüm gün hazırlıklarla geçti. Ben bir gün önceden valizlerimiayarladığım için rahattım.
Ama annem -Bilaller tüm hafta evde olmalarına rağmen- sanki evi bir hafta boş bırakacakmışçasına hiç durmaksızın çalıştı. Ekmekleri doğradı güneşe koydu. Patlıcanları güneşe dizdi. Buzluğa atabilecek olacakları buzluğa attı. Buzdolabını boşalttı. Et çıkarmıştı, sanırım Eylem'e güvenemedi gitti onu sabah sabah pişirdi. -Çoğu yemeği olduğu gibi onu da yaktı. Ama yanık olmasına rağmen yolda yerim ben diyerek yola koydu ama yiyemedi elbette, turun 2. günü kedilere mama oldu- Gitme saatimize kadar hiç durmadan işlendi. Epey bir yoruldu yani.
Saat 14:30 da otogarın orada servis bizi aldı. Bir anaokulu öğretmeni anne ve 11. sınıf öğrencisi kızı, biri dahiliye doktoru diğeri de tıptan yeni mezun olmuş 2 oğlu ile gururlu bir karı koca ve biz, anne kız ve torun, toplam 7 kişi idik.
Yaklaşık bir saat süren Balıkesir yolculuğumuzda annem tüm gün çalışmış olmasına rağmen hiç yorulmamış gibi hâlâ çok enerjikti, yol boyu neredeyse hiç susmadı. Konuşmayı o kadar seviyor ki.
Bu hafta 24 saat annemle dipdibe nasıl geçecek bilmiyorum.
Balıkesirde asıl otobüsümüze bindik.
Biz Karadeniz Turuna Sabır Turizm ile katıldık. İnternette hep güzel yorumlar vardı. Diğer kurumsal turlar İzmir'den kalkıyordu. İzmir'e gitmek bana zor geldigi için Edremit kalkışlı bu turizmi tercih ettim.
Otobüse binince tur arkadaşlarımızı görünce moralim çok bozuldu. Benim alışık olduğum yolcu profilinden çok farklı idi bu insanlar. Nasıl anlatsam... Sanki annemin hacı arkadaşları ile Karadeniz Turu'na değil de salavat çeke çeke umreye gidiyoruz gibi.
Allah'ım nasıl geçecek bu hafta diye düşündüm yeniden. Bir yanda annem bir yanda bu insanlar bir haftada inş çıldırmam diye düşündüm.
Yolculuğumuz başladı.
Arkamızda 4 tane köylü kadın vardı. Yaş ortalamaları oldukça yüksek annemin arkadaşı olabilecek kadar yaşlı kadınlar. Dördü de aynı köyden ve sanırım akrabalar. Allah'ım sürekli konuşuyorlar ve konuştukları şeyler zerre ilgimi çekmiyor. Patatesleri çok ayrık ekmişler, darı mı o gız, bilmem kimin gelini bilmem nerenin köylüsü imiş.
Edremit'ten daha fazla uzaklaşmadan bu otobüsten geri dönmemecesine kaçma, koşa koşa İstanbul'uma geri gelme hayalleri kuruyorum.
Ya da oramı buramı pıçaklamak anneme uyup da bu seyahata çıktığım için kendimi cezalandırmak canımı acıtmak istiyorum.
O kadar sinirlerim bozuk.
Bursa'dan tam da önümüze oturan bir anne baba ve tam da Defne'nin yaşıtı bir tatlı kız bindi. O kadar sevindim ki Defne'nin arkadaşı olacağı için. Aile de hoş bir aileye benziyor.
Önümüzde oturan karı koca ise sanırım yeni evliler. Birbirleri ile iletişimleri öyle güzel ki. Hep sevgi ile bakıyorlar birbirlerine.
Bayan bazen de bizden tarafa dönüyor Allah'ım ne olur bir susun kafam kaldırmıyor bakışı atıyor. Onun bakışlarında da of ne biçim insanlara düştüm bakışı var.
Annem hiç durmaksızın konuşuyor. Olmadı herkesin içinde Bilal'leri görüntülü arıyor. Arkadaşlarına telefonda Karadeniz turuna çıktığını anlatıyor. Her ayrıntıyı anlatıyor da anlatıyor.
Durup durup Defne'ye "kuşuuuuum nasılsın? " diye bağırıyor. "Gebersin senin kuşun" diyorlardır her seferinde diğer yolcular, eminim.
Of çok sıkıldım şimdiden.
Baya bir gittik. Akşam oldu.
Bozüyük'de bir dinlenme tesisinde akşam yemeği için mola verdik. Etrafı incelerken biraz ötede ama yolun öteki tatafında Köfteci Yusuf gördük. Annemle hadi bir bakalım deneyelim belki de o tarafa bir geçiş vardır dedik. Yürümeye başlayınca bir alt geçit olduğunu farkettik. 5 dakika sonra Köfteci Yusuf'ta idik. Çok sevindik çünkü dinlenme tesislerinin uyduruk gözlemelerinden tostlarından yemek istemiyoruz.
Ben ve annem etli çorba istedik Defne'ye tavuk pirzola aldık. Hepsi de birbirinden lezzetliydi. Annem çok mutlu oldu.
(Etli çorba: 70 TL, tavuk pirzola: 140 TL)
Samsun'a kadar süren uzun yolculuğumuzda bir sürü mola verdik. Her seferinde de yürüyüş yaptım, ayaklarım açılsın istedim. Lakin yine de sabaha doğru ayaklarım balon gibi şişti. Hamileliğim dahil ayak bileklerimi hiç bu halde görmemiştim. Ayakkabımın şeritlerinden etim kabaran hamur misali pırtladı. Ayaklarıma çok acıdım.
Yolculuğumuz sabaha kadar sürdü.
02.07.2024 Salı
Sabah Samsun'da rehberimiz bize katıldı. Bu arada şoförümüz de evleneli 2 gün olmuş. Eşi de bizimle idi.
Kahvaltı için rehberimiz bir yer söyledi, güzel bir ortammış, kişi başı 250 TL imiş. Bizim gurup pahalı buldu, kabul etmedi. Bizi çorbacıya götür dediler.
Allah'ım hem yaşlı hem dindar hem köylü hem de pinti bir grupla başbaşayım.
Rehber bizi Peçko'ya götürdü. Oturduk ama sonra kalkmak zorunda kaldık çünkü Peçko bu kadar kişiye hizmet veremeyeceğini söyledi. Hoop 47 kişi yeniden otobüse bindik şehir merkezindeki meydana geldik.
Hiç de profesyonel olmayan bir tur seçmişiz. Benim bildiğim turlar kahvaltıyı önceden ayarlar, yolculuk sırasında değil. Direkt hazır masaya otururuz ve zaman kaybetmeyiz.
Of ağlamak istiyorum. Zaten Samsun'dan da nefret ettim.
Neyse meydanda bir çorbacıya geldik. Biz de rehberimizden izin istedik yan taraftaki simit dünyasına gittik. Oradan simit ve çay alıp meydanda ferah gölgelik bir yere geçtik kahvaltımızı yaptık.
(Samsun kahvaltı: 50 TL, simit 7,5 milfoy 15 çay 10)
Hava öyle bir sıcak ki...
Gittiğimiz yer ise kabak gibi ortada bir tane büyük gölge yapan bir ağaç yok.
Neyse geldik gezeceğiz çare yok.
Bandırma vapurunu ve parkı gezdik.
(Bandırma Vapuru Giriş: 15+15+5=35 TL)
Daha sonra Ordu'ya gitmek üzere yola çıktık.
"Ordu'nun dereleri aksa yukarı aksa"
Gerçekten de Ordu'da ne çok dere varmış. Bu arada dere diyorlar ama küçük bir akarsu zannedilmesin. Bunlar gayet de bol sulu büyük akarsular. Ben olsam çay derdim ya da ırmak.
Ordu'ya geldiğimizde önce teleferiğe bindik.
(Ordu teleferik 120+120+50=290 TL)
Ordu'yu teleferikten izledik.
Yukarıda Boztepe'ye geldik.
Yukarıda Boztepe'de iken Osman aradı. "Annemle iletişim kuramıyorum, bir türlü anlatamıyorum abla, siz akşam nerede konaklayacaksınız? "dedi. Programa göre otel Giresun'da ama Trabzon vs dediler tam bir netlik yok yani dedim.
Sonra Osman günün bombasını patlattı. Kız arkadaşı varmış onunla tanışmamızı istiyormuş. Kız Giresun'da imiş. Biz yazılı programa göre Giresun'da konaklayacaktık. Onunla orada tanışacakmışız ama şimdi program bozulduğu için net cevap vermem gerekli imiş ki Nesibe Nur kaldığımız yere gelebilsin ve bizimle tanışabilsin.
Ben de aşağı inince rehberle konuşacağımı söyledim.
Boztepe bizim için çok heyecanlı bir haberin verildiği yer oldu böylece.
Aşağı inince rehber Trabzon'da konaklayacağımızı burada sadece yarım saat yemek molası verileceğini söyledi. Osman'a haber verince o zaman Nesibe Nur oraya gelir bir konum atsana dedi.
Nesibe Nur gelene kadar yemek işini halledelim dedik. Aşağı inince Elazığ Sofrası diye bir kebabçıya geldik. Annemle ben iskender Defne'ye ise tavuk şiş istedik. Tavuk güzel olmasına rağmen iskender olmamıştı. Önümüze güzel bir yemek koydular lezzetli idi ama yediğimiz şey iskender değildi.
(Elazığ Sofrası 2 iskender bir tavuk şiş= 750 TL )
Çok acıkmıştık. Nesibe Nur gelmeden hızlı hızlı yedik. Tam sofrayı toplattık ki Nesibe Nur geldi. Turun toplanma saatine 5 dakika vardı.
Tanıştık biraz sohbet ettik.
İlk tanışmamızın böyle olmasını istemezdim. Bütün gece otobüste yolculuk yapmışız, şaftımız kaymış, saçımız başımız dağılmış hem de hiç vakit yok. Sadece 5 dakikamız var.
Rehberimiz Bayram Bey'e durumu anlattım rica ettim biraz daha kalabilir miyiz diye. O da biz şimdi fındık almaya gidiyoruz bir oradayken siz görüşün dedi. Böylece bir 15 dakika daha kazandık.
Bu arada annem yemekten sonra abdest almaya çıkmıştı. Nesibe Nur geldiğinde yoktu yani. İnince tanıştılar ben de grubun fındık almaya gittiğini bir 10 dakika daha vaktimizin olduğunu söyledim. Annem aa ben de fındık alacaktım gideyim de ben de hemen alayım dedi ve kalkmaya yeltendi. Hemen oturttum tabii ki.
Allah'ım ya kızcağızla ilk kez tanışıyoruz konuşmak tanışmak için sadece bir 10 dakikamız var ve annem fındık bilmem ne diyor. Sonradan bu durumu anlattığımda "ben onu normal arkadaşı zannettim, ne bileyim ben" dedi He canım he, kesin öyle zannettin. Zaten normal arkadaşlar ne yapıp edip bir beş dakika bile olsa Giresun'dan gelip Ordu'da lokanta köşelerinde arkadaşlarının annesi ve ablası ile tanışır ve habire Osman'la şöyle tanıştık böyle tanıştık aileme de ben bugün haber verdim vs der.
Nesibe Nur çok tatlı idi. Ve çok güzeldi. Gerçekten güzeldi. Edebiyat öğretmeni imiş. Ailesi ailemize benziyor. Ve kardeşimi sevdiği her halinden belli oluyordu.
Hadi turnayı gözünden vurmuş Osmancık. Karadeniz'in en güzel kızını kapmış maşallah.
Keşke bu şekilde tanışmasa idik. Ama tüm şartları zorlayarak bence Osman için oldukça uğraştı. Bir beş dakika bile olsa görüşebilmek için elinden geleni yaptı.Ve bu yüzden de benden tam not aldı.
Sonra hep beraber servisimize bindik. Nesibe'yi Giresun'da bıraktık ve Kuzualan Tabiat Parkı'na doğru yola çıktık.
Önce Kuzualan Şelalesi'ni gördük.
Ben şelale dere hastası olduğum için bayıldım tabii ki.
Burada annem Defne'ye mısır aldı. Zaten Karadenizde her turistik yerde mısır kazanları kaynıyor. (Mısır : 40 TL )
Sonra da Giresun Dereli Göksu Travertenleri'ne gittik.
Burası sodalı suların çıkış noktası imiş. Herkes şişelere maden sularından doldurdu.
Musluklardan satın aldığımız bildiğimiz maden suyu akıyor.
Bir tane Karadenizli amca kullanılmış boş 5 litrelik su şişelerini 20 tl'den satmaya kalktı. Alan oldu mu bilmiyorum.
Yürüye yürüye yukarıda travertenlere geçiş yaptık.
Burası insan eli ile yapılmış pamukkale benzeri bir yer. Sodalı suları buraya akıtınca her yer bembeyaz olmuş.
Sular buz gibi ve masmavi.
Aynı pamukkale. Tek farkı suların buz gibi olması.
Aşağılara kadar indik. Çok güzeldi. Defne bayıldı. Aman dikkat et sakin düşme sulara dedim ama tabii ki düştü.
Travertenler çok güzel. Ama suların aktığı hortumlar ortada, karşı tarafta estetik yanı hiç olmayan evler ve resmen hurdalığa dönmüş bahçeleri görünüyor. Ama yine de burayı güzel buldum.
(Göksu Traverenleri giriş: 50+50+30=130 TL)
Buradan sonra Mavi Göl'e gidecektik. Lakin bir gece önce yağmur yağmış ve mavi göl kahverengiye dönmüş. Bu yüzden götürmediler.
Buradan çıkıp artık otelimize geçmek üzere yola çıktık.
Saatlerce yol gittik. Trabzon'a geldik. Trabzon da ne büyük şehirmiş gittikçe gittik Nihayet o da da bitti. Hepimiz zaten dün geceden yorgunuz. Arkadakiler sürekli homurdandı. Şehir bitti, yol bitti gece yarısı oldu otele hâlâ gelemedik diye.
Akşam 22:30'u geçiyordu ki Hotel Arsen'e geçtik.
Orada önce yemeğe geçtik. Sonra da odalarımıza. Bize 4 kişilik çok geniş bir oda vermişler. Çok rahat ettik.
O kadar yorgunduk ki hemen yarın ki kıyafetlerimizi ayarlayıp banyomuzu yapıp yattık.
Çok yorulmuşuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder