Pazartesi geç saatte geldiler.
Salı günü hava hep kapalı ve yağmurluydu. Bu yüzden Avm Gezisi yaptık. Önce Deposite'ye oradan Mall of İstanbula gittik. Defne Ferah'la trene bindik, bayıldı. Tüm gün koşturdu durdu. Avm'nin çocuklar için olan kısmında ise kuzum büyülendi. Özellikle de atlı karınca çok ilgisini çekti.
Bunun dışında gerisi aynı. Tipik bir avm gezisi idi işte; sonrası baş ağrısı ve yorgunluk...
Çarşamba günü ise Emirgana gittik. Çok hayret ki bizimkileri oraya şimdiye dek götürmemişiz. Bilal de kaldığı yıllar boyunca hiç gitmemiş Emirgana. Emirgan gayet tenhaydı ve her zamanki gibi çok bakımlıydı. Ben yine ve yeniden hayran kaldım buraya. Bu kaçıncı gidişim bilmiyorum ama her gittiğimde yeni bir şey keşfediyorum. Bu çarşamba da öyle oldu. Orada çocuklar için ne kadar da güzel parklar varmış hiç farketmemişim.
Sarı köşkten aşağı giderken çiçek açmış ağaçlar gördük; mis gibi kokuyorlardı. Yaseminin ağaç hali gibiydi. İnternette araştırdım; Bu ağaç Kısmet Ağacı imiş, diğer adıyla Ağaç Yasemini. Clerodendrum trichotomum
Sonra aşağılara indik, sahilde yürüdük. Sahili genişletmişler ve çok iyi olmuş. Akşamı da Emirgan Sahilinde ettik.
Perşembe günü ise Atatürk Arboretumuna gittik. Başta yandex'in azizliğine uğrayarak neredeyse karadeniz sahillerine vardıysak da sora sora ve biraz fazladan yol katederek nihayet arboretuma vardık. Başta Bilaller pek de istekli değildi gitmeye; şöyle bir bakar ardından Sarıyere geçeriz diye düşündüler ama gidince mekan hepimizi büyüledi. Belgrad ormanlarında çok güzel huzurlu bir mekan.
Bu pembe pembe açmış ağaçlar Oya Ağacı. Kışın zarif birbirine dolanmış gibi duran dallarından tanıyordum. Demek bu mevsim açıyormuş. Çiçekli hali de mükemmelmiş. Çok zarif çok güzel bir ağaç.
Defnecik oradan oraya koşturdu durdu, ayakkabılarını çıkardı, çimlerin üstüne yattı, yuvarlandı. O kadar mutluydu ki yavru kuşum.
Arboretumdan sonra Sarıyere indik. Biraz da orada turladıktan sonra Sabancı Öğretmenevi'ne akşam yemeğine gitmek üzere yola çıktık. Fakat trafik çok yoğundu ve gitmekten vazgeçip eve doğru yöneldik. Bunun yerine Deposite de yeni açılmış olan Köfteci Yusuf'a gittik. Buradan çok memnun kaldık. Mekan tıklım tıklımdı. Ama buna rağmen servis hiç aksamadı. Vızır vızır belki elli garson hizmet veriyordu. Servislerimiz hemen geldi hiç beklemedik. Ne sipariş ettiysek hemen birkaç dakika içinde geldi ve yediğimiz her şey gayet lezizdi. Fiyatlar inanılmaz makuldu. Yemekten sonra ikram edilen çaylar ücretsizdi. Sürekli çay tepsisi dönüyordu etrafınızda . Bizim aile çayı çok sevdiği için bir olumlu puan da buradan geldi. Köfteci Yusuf' tan o kadar memnun kaldık ki dışarda yemeyi pek sevmeyen Kemal bile sık sık gelelim buraya dedi.
Cuma günü ise önce Otağtepe Fatih Korusu'na gittik. Bayıldık. Hava çok güzeldi, Boğaz mükemmel bir mavilikte akıyordu. Çok ama çok güzeldi. Bir de daha önce geldiğimde kafam çok şişmişti, Köprü trafiği sesi biraz azalmıştı sanki. Sanırım ağır vasıtalar artık 3. Köprüye geçtikleri için ses seviyesi düşmüş. Bu sefer gürültüden hiç rahatsız olmadım.
Otağtepeden sonra Sabancı Öğretmen evine geçip kahvaltımızı yaptık. Sonra da evimize geldik. Bilalleri uğurladık. Güzel bir hafta geçirdik kardeşçiğim ve sevgili eşi veee canım Egeciğimle... Yine gelsinler inş....
Herkese bol gezmeli günler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder