Ama sonra rota Yeşilköy'e çevrildi.
Kemal gençliğinde buralara yüzmeye gelirmiş. Hadi bakalım...
Açıkçası İstanbul'a yakın olduğu ve toplu taşıma ile rahatça gelinebildiği için bu plajla ilgili olumlu hiç bir şey düşünmedim ama Kemal'i kırmamak ve ön yargılı olmamak için iyi hadi gidelim bakalım dedim.
Yeşilköy bize yaklaşık 21 km uzaklıkta; Oldukça yakın sayılır. Hava alanının yanından çok bakımlı ve çok güzel yolların ardından Yeşilköy'e vardık. İstanbul'un zengin muhitlerinden biri. Orada apartmanlar hep bahçeli, 3-4 katlı ve çok bakımlı. Sokaklar ağaçlı tertemiz. Etrafı seyretmek her evi ayrı ayrı incelemek gayet güzeldi.
Sora sora plaja yaklaştık. Kemal yakınlarda bir yere park etti önden ben bir bakayım eğer plaj bize uygunsa gelip hep beraber gideriz dedi.
Gitti. Şöyle bir bakıp gelecekti.
Benim üstümde haşema vardı. Sokak ortasında o şekilde gezmek bana acayip geldiği için arabanın yanından fazla uzaklaşmak istemiyordum. Defne ile bir kenara oturup zaman geçsin diye bir yandan Kemal'i gözleyip önce bisküvi yedik, çok usluydu kızım maşallah, sonra orada kurumuş yaprakları inceledik sonra yan apartmandaki kediyi sevdik.
Baya vakit geçti. Kemal bir türlü gelmedi.
Bir müddet sonra ise Defne'yi oyalamak neredeyse imkansızlaştı ve Defnecik tamamen kontrolden çıktı. Kendini yollara atmak, koşturmak istiyordu, engellemeye çalıştıkça da kızdı bağırdı, kendini yerlere attı, kaldırımlarda yuvarlandı, ağladı. Kemal ise gelmek bilmedi bir türlü.
Defne o kadar zorladı ki beni sinirlerim aşırı yıprandı. Bu yüzden bir saatten daha da fazla bir süre sonra Kemal gelip de aşağısı güzelmiş gidelim dediğinde bir gram bile mutlu olmadım. Yüzüm düştü.
Aşağı indik. Otoparka aracı bırakıp eşyalarımızı alıp yürümeye başladık.
Bu arada Yeşilköy sahil İSPARK ücreti 6 saate kadar 8 TL.
1 adet giysi valizi
1 adet deniz malzemelerinin olduğu valiz
1 adet piknik sepeti
1 adet büyük şemsiye
2 adet katlanır sandalye
1 adet kabin
1 adet sırt çantası
ve yürümek istemeyen (Yukarıda koşacam diye kendini yerlere yatan kızım sırtımızda bu yükler varken yürümeyeceğim diye tutturdu) kucak isteyen Defne...
Eşyaları sırtlanıp, Defneyi de kucağa alıp 200-300 metre uzaklıktaki plaja yürümeye başladık.
Normalde çok zevk alacağım aslında pek de uzak olmayan bu yol bu yüklerle gerçekten de ölümdü. Bir de hava o kadar sıcaktı ki, başıma güneş geçti. Hadi benimki önemli değil Defnenin şapkası yok çocuğa bir şey olacak diye ödüm koptu. Daha yüzeceğimiz yere varmadan yorgunluktan geberdim.
Aşırı derecede gerildim. Huzur içinde sessiz sakin saatlerce Bizimköy Plajında yüzme hayalleri kurarken terden yorgunluktan öldüm bittim daha Çiroz plajına varamadan...
İşte hayaller işte gerçekler....
Gözlerimden yaşlar boşalmasın diye kendimi çok zor tuttum.
Yeşilköy Çiroz Plajı İnternette şöyle:
Evet bunlar da bugün çektiğim fotolar:
Kendimi bir suya atayım gerilimim gitsin dedim ama daha 3 metre gitmeden kapkara yosunlar başlıyor ve ben yosun olan suda yüzmeye çok tırsıyorum. Derinlere açılamadan kıyıdan kıyıdan fotolarda görüldüğü şamandıraların olduğu yerlerde şöyle bir denize girdim. Açıkçası pek zevkli değildi.
Neyse ki çok kötü başlayan günüm Defne'nin neşeli çığlıkları ile biraz düzeldi. Defne burayı çok sevdi, çok eğlendi.
Yeşilköy Çiroz Halk Plajını değerlendirirsek;
* Denizi çok temiz bulmadım.
* Hemen 2-3 metre sonra yosunlu alan başlıyor, açılamadım. Bu kalabalık denizde de kıyıda yüzmek hiç hoşuma gitmedi (Temizlik açısından, içim almadı yani, kirlenmiş hissettim kendimi)
* Kıyıda yosunlar var. Oranıza buranıza takılıyor.
* Sahil büyük taneli kumlu, ayağınızı basınca içe gömülüyorsunuz.
* Sağım solum önüm arkam 15-25 yaş ergen erkekle doluydu. Pek kadın göremedim denize giren.
* Arka tarafta yeşil alanlar var; millet mangal yapıyor. Gölgelik alanda dinleniyordu. Bu kısım burası için bir artı olabilir.
* Yeşil alanla deniz arasında bisiklet ve yürüyüş yolu var.
* Plajda akbille girilen tuvaletler var.
* Cankurtaran var.
* Sürekli polisler zabıtalar etrafı turluyorlar.
* Ulaşımı kolay, toplu taşıma ile gelinebiliyormuş.
Bir müddet sonra ise plaj çok kalabalıklaştı. Ergen erkekler çoğaldıkça çoğaldı. Biz de çok durmak istemedik, eve döndük.
Burayı tavsiye eder miyim, etmem...
Ben beğenmedim.
Denize girmeyi seviyorsanız ve aracınız varsa gitmeyin. Eğer diyorsanız ki ben arka tarafta ağaçlar altında piknik yaparım çoluk çocukta denizde eğlensin; o zaman olabilir.
Bugünden akılda kalanlar ise;
* Arkada bir sürü çınar ağacı olduğu için denize kurumuş çınar yaprakları düşmüştü. Denizde kurumuş yaprak görmek enterasandı.
* Defne ile arka taraflarda ağaçların altında yürüyüş yaptık, Defne çimlerin üstünde yuvarlandı, yattı, koşturdu.
* Sahilin hemen yan tarafına devasa uçaklar havaalanı için iyice alçalıyordu. Her 2-3 dakika da bir uçak iniyordu.
* İlk defa yosun inceledim. Yosun yaprakları plastik gibi değişik bir şeydi. İngilizce konuşan Türkçe bilmeyen biri saçlarına sarmıştı. -Saça iyi geliyormuş-
* Dönüşte çimlerin (mecburen) üstünde kabinimizi kurup orada üstümü değiştirdim. Kumlara batmadan üstümü değiştirmek de güzeldi. Ardından Defneyle çimlerde oturduk. Ayaklarımızı çimlere bastırmak da güzeldi.
Bol gezmeli, dinlenmeli günler....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder