31 Mayıs 2021 Pazartesi

ŞUBAT, MART, NİSAN, MAYIS 2021


Herkese merhaba...

Her ay yazmaya çalıştığım ''Bu ay neler yapmışız''  yazımı yine oldukça gecikmeli olarak ancak bugün yayınlayabiliyorum.

Fakat bu seferki gecikme tembellikten değil. 

Son yazımda yani ocak 2021'de kendime bazı sözler vermiştim; hayatıma biraz da olsa çeki düzen verecektim.

Sözümü tutmaya çalıştım. 

Öncelikle tüm sosyal medya hesaplarımı sildim.

Telefonumu artık elimden bıraktım.

Beni hiç ilgilendirmeyen bana hiçbir şey katmayan akan akan ama hiç de bir şey kazandırmayan her yazıdan, görüntülerden, ruhumu darmaduman eden her haberden, kısaca beynime yük getiren her bir şeyden elimden geldiğince uzak durmaya çalıştım.

İnsanın alışkanlıklarına karşı koyması biraz zaman alıyor tabii ki. 

Yine de vücudumuz zannettiğimizden de hızlı inanılmaz tepkiler veriyor bu süreçte.  

Mesela ilk olarak rüyalarınız değişiyor.

Mesela resmi işler için Edremit'e gittiğimde evde wifi olmadığından mobil verimi çok dikkatli kullanmak zorunda kalmıştım. Mobil verimi  sadece canlı derslerim olduğunda açıyordum. Başta refleks olarak elim sürekli telefona gitti. Ama internet yoksa sosyal medyadan bildirim de yok, akan şeyler de yok, sizi sürekli bölecek dünyadan koparacak mesajlar da yok ve böylece maalesef yapacak hiçbir şey de yok. 

Başta gerçekten de canım çok sıkıldı. 

Kendimi meşgul etmekte oldukça güçlük çektim.

 Bir müddet sonra akşamları vakit geçmediğinden  Defne ile ben de erkenden yatmaya başladım. 

Gündüzleri yapacak bir şeyler bulamadığımdan sabah öğle akşam  kendimi dışarı attım, çarşı pazar dolaştım.

İnsanın kafasını boşaltması, çöplerinden arınması, beynin kıvrımlarının temizlenmesi  hemen gerçekleşmese de bir kaç gün içinde sabah 6'da kuşlar gibi hafif uyandığımı fark ettim.

Sabahları gelen bu enerjiyi tecrübe ettiğimde bundan sonrasında hayatımı artık eskisi gibi cep telefonu merkezli yaşamayacağıma yeniden bir kez daha karar verdim.

Geçen yıl ramazan ayını daha verimli geçirmek için bazı  arkadaşlarım artık whatsapp kullanmayacaklarını haber vermişlerdi ve gruplardan çıkmışlardı. 

Çok garipsemiştim. 

Demek ki anlık mesaj almadan da yaşanabiliyormuş demiştim.

Sonrasında ise bazı insanların günün sadece belli saatleri arası telefon kabul etmek, telefon edebilmek ve whatsapp'ı açıp cevap yazabildikleri programları indirdiklerini öğrendim.

Özellikle de bu pandemi döneminde uzaktan eğitim sürecinde gelen mesajlar beni çok yordu. Belki resmi işlerden dolayı hemen whatsapp gruplarını kapatamasam da ama wifi ve mobil veriyi günün belli saatlerinde kapatıp biraz huzur bulmayı deneyebilirim. 

...

Bu son 4 ayda entelektüel gelişim için neler yapmışız bir bakalım.


Aşağıdaki kitapları sipariş ettim.



Bunlardan Denemeler,  Siddartha, Gurur ve Önyargı' yı okudum. 

Üçü de gayet keyifliydi. 

Özellikle de Montaigne Denemeler çok iyiydi.




Selahattin Hilav'ın Felsefe El Kitabı ise genel bilgileri tazelemek felsefe tarihini baştan  sona şöyle  bir tekrar için iyiydi. 
Benim hoşuma gitti. 
Zevkle okudum.
Fakat alt yapısı olmayanlara pek bir  şey kazandırabileceğini düşünmüyorum. 









Bunun dışında William Shakespeare'dan Othello'yu okudum.

 Ama şu anda ondan aklımda  hiçbir şey kalmamış.


Okuduklarım

* Montaige Denemeler

* Siddartha Hermann Hesse

* Jane Austen Gurur ve Önyargı

* Selahattin Hilav Felsefe El Kitabı



Bu son 4 ayda bazı güzel kanallar keşfettim.

Bunlardan  birinci sıraya vlogger Liziqi'yi yerleştirmeliyim.

Liziqi köyde bahçesini ekiyor, biçiyor, meyve topluyor, yemek yapıyor, kendine bambudan ev eşyaları yapıyor.

Babaannesi ile beraber hayatı bizimkinden çok farklı akıp geçiyor.

Gerçek ya da kurgu onu izlerken huzur buluyorum.

Kardeşim Osman'a dün zorla son bölümü izlettim. 

Osman başta of puf etti. 

Ben sevmem böyle şeyleri dedi.

Bana aksiyon lazım dedi.

Sonunda hadi 15 saniye hatırın için izleyeyim dedi. 

 Beraber yaklaşık yarım saat  Liziqi izledik. 

Beğendin mi deyince de '' Hayatımızın ne kadar b.ktan olduğunu anlayayım diye mi bunu bana izlettin'' dedi. 

Beğenip beğenmediğini hala anlayabilmiş değilim.




Liziqi'nin tüm bölümlerini izledikten sonra Dilozof'a başladım.

Felsefe öğrencisi Dilara Pelin felsefe tarihi ve sanat konuşmaları yapıyor.

  Her gün bir iki videosunu izliyorum, baya bir şeyler kazandığımı düşünüyorum.


Bu son zamanlarda Netflix'ten

* Love, Death and Robots 

dizisini izledim.

Black Mirror gibi bu da distopik bir seri idi ve içinde pek çok felsefik öğe barındırıyordu.

Özellikle de bir kaç bölümü oldukça etkileyiciydi;

beyond the aquila rift

the witness

when the yogurt took over

3 robots

hatırladıkça sırayla hepsini yazmadan burada bırakayım.

Kısaca güzeldi baya güzeldi tavsiye ederim.


Evet daha önce  yazdım mı hatırlayamadım ama bu son zamanlarda Netflix'den 

* The good place 

dizisini izledim.


Bu dizi mükemmel  değildi. Çok daha severek izlediğim diziler olmuştur.  Ama bu dizi ahirette geçiyor. Cennet cehennem araf sonsuzluk şeytan melek zebani gibi pek çok kavramı yeniden ele almamı üzerinde düşünmemi sağladı. Bu yüzden  de buraya yazılmayı hak ettiğini düşünüyorum. Bu arada dizi komedi olarak geçiyor ama ben çok ciddiye aldığımdan sanırsam pek gülemedim.


Bunların dışında etkileyici filmler de izledim.

La Jatee fotoğraf kareleri ile yapılmış bir filmdi. 


      İzlediklerim

* House of Flying Dagger

* Bir Geyşanın Anıları 

* The Perfect Sense

* Twelve Monkeys

* La Jatee

* Seven


Bir de Kore yapımı ödüllü ''parazit'' filmini dünyadan geri kalmayım diye izledim. Çok beğendiğimi söyleyemem. Filmin başından itibaren tüm olayları tahmin ettim. Bana bir şeyler kattığını düşünmüyorum.


Bunların dışında bu son zamanlarda  podcast denilen şeyi keşfettim.

Spotify dan     * bu mu yani

serisini epey dinledim. Güzeldi.  

Çevremde çok gördüğüm birisi a ile diğeri ise s ile başlayan iki kelime olmadan bir cümle kuramayan akşama kadar pubg oynamaktan sabaha kadar porno izlemekten beyni hamurlaşmış, uyuşmuş, bakışları bulanmış amaçsız idealsiz kafasına vursan tın tın ses verecek olan insanı baktıkça ümitsizlik girdabına sokan tipik 21. yy genç erkeklerinden sonra okuyan düşünen tartan  yorum yapan bu gidişat nereye hacı diyen gençler olduğunu görmek inanılmaz umut verdi. 

Hani bağırdıkça daha çok izlenen, ne kadar bayağılaşırsa o kadar  rating yapan, izlerken sanki üzerimize kusuluyormuş hissi veren, baktıkça  kirlendiğimizi zannettiğimiz yayınlar var ya hani insan izledikçe ümitsizliğe düşüyor ve güzel insanlar nereye gitti, seviyeli insanlar nereye kayboldu  diye düşünüyoruz ya hani değerli insanlar nerede neredeler diye ahu vah ediyoruz ya. 

hah işte o insanlar postcad yapıyormuş meğerse. 

Varmışlar yani. 

Allah'a şükür..  

Başka güzel programlar da buldum ama onları da sonra tanıtırım. 

Bu yayını ilk yazmaya başladığımda İstanbul'a kar yağmıştı. 

Hatıra kalsın diye fotoğraflarını atmıştım ta o zamandan.

Şimdi yaz geldi neredeyse ama silmedim.

Mutlu umutlu anlamlı zamanlar dilerim.











2 yorum: