En sevdiğim Nazan Bekiroğlu kitabı oldu diyemem...
Eğer yazarını bilmeden okusaydım bu bir Elif Şafak ya da Ayşe Kulin kitabı derdim.
Herkes okuyabilsin diye sanırım, anlaşılır akıcı sade bir dille yazılmış.
Kitapta -aradığım ve beklediğim- meşhur Nazan Bekiroğlu sözcük oyunları yoktu.
Karakterler derinlemesine işlenmemişti, olaylar arasında yeterince bağ kurulamamıştı.
Ayrıca roman denilince ben orada İstanbul kokusu ararım. İstanbul sokakları, ağaçları, boğaz havası, İstanbul karmaşıklığı, trafiği... Oysaki bu hikaye Trabzon'da geçiyor, Hiç gitmediğim, hiç bilmediğim bir şehir. Manzaralarına iklimine tamamen yabancıyım, mekanla bağlantı kuramadım, resmi gözümde canlandıramadım.
Nazan Bekiroğlu'nun en sevdiğim kitabı olan Cam Irmağı Taş Gemi tadını bulamadım bu kitapta. Ya da İsimle Ateş Arasında ki kadar üzerinde çalışılmış hissi vermedi. Bir Nar Ağacı kadar ya da Bir Yusuf ile Züleyha kadar ruhuma dokunmadı. Olaylar, karakter arası geçiş sağlam değildi. Romandaki karakterler birbirine giriyordu bir müddet sonra, başa dönüp dönüp bu kimdi diye bakma ihtiyacı hissediyordum. Böylece üstünde pek de üzerinde çalışılmış bir roman hissi oluşmadı bende.