29 Ağustos 2021 Pazar

ŞİLE-AĞVA-POLONEZKÖY TURU

 28.08.2021 Cmt

Bugün Şile-Ağva-Polonezköy turundaydım.

Aslında ben İğneada turuna katılıp Longoz Ormanlarında yürüyüş yapmak niyetindeydim. Fakat dün rehber arayıp Orman Bakanlığının tüm orman girişlerini kapattığını, dilersem farklı bir tura geçebileceğimi söyleyince böylece ben de bu tura katılmış oldum. 

Sabah 05:30 da kalktım. 06:00 da arabada idim. Merter Metro İspark'a arabamı parkedip otobüsümüze geçtim. Harbiye ve Kadıköy'den de yolcuları aldıktan sonra yolculuğumuz başladı.

İlk durağımız Polonezköy...

Önce kahvaltıya gittik. Polonezköy Park Otel'de serpme kahvaltımızı aldık. 

Kahvaltı gayet güzeldi. Manzara da hoştu. Güzel orman manzarası kuş sesleri arasında açık alanda kahvaltımızı yaptık. Etrafımızda kediler horozlar dolaşıyordu. Benim hoşuma gitti. 

Normalde burada 2 kişilik kahvaltı 120 TL imiş. Bu da aklımızda bulunsun belki daha sonra yine gelirim.

Kahvaltıdan sonra Zosie Teyze'nin evini görmeye gittik. 

Yol boyu güzel evler güzel  bahçeler gördük.

 Polonezköy'e iner inmez hoş bir orman kokusu geliyor. Her taraf gölgelik ve yeşillik.

Kilise kapalı imiş giremedik. Kültür evi şu  anda kapalı. Ağaçtan heykellerin olduğu küçük toplanma yerini de gördükten sonra Zosia Teyze'nin Anı Evi'ne geçtik.

Burası hiç mi hiç ilgimi çekmedi. Tarihe meraklı olanlar belki sevebilir. Ama eski insanlar nasıl bir evde yaşıyormuş onu anlamak açısından güzeldi. 

Ben daha çok bahçe ile ilgilendim.


Zosia Ana'dan sonra Polonezköy'de serbest zaman bekliyordum ama vermediler. Direkt otobüse bindik. Fakat serbest zaman olsaydı Polonezköy Tabiat Parkında yürüyüş  yapmak isterdim. 

Şimdi sırada Şile var. 

Şile'ye giderken talep üzerine hareketli parçalar açıldı. Gençler otobüste koridorda halay çektiler. Şu anda bile kafamın içinde sürekli dönüyor;

Vıy vıy vıyvıy şemmo

Şemmame şemmame kurbano

Hiç benim tarzım olmayan bu müzikleri sırf genel kültürüm artsın diye dikkatle dinliyor  oynayanları gözlemliyorum. 

Şemmame yine güzeldi de hacı bu nedir?!

Öyle diyon böyle diyon

Derdin nedir söylemiyon

Zambaramı zumbaramı

Sende mi oldun Angaralı

Cızır cızır hoparlörle son ses düğün müzikleri eşliğinde sırf milletin keyfi kaçmasın diye sesimi çıkarmadan yola devam ettim. 

2. durağımız Şile Feneri...

Şile Seyir Terasında rehberimizden Şile Feneri, Şile Kalesi ve Şile tarihi ile ilgili bilgi aldıktan sonra serbest zaman verildi. Buradan manzara çok güzel. Aynı zamanda güzel bir kafeterya mevcut.


Buradan Ağlayan Kayalara geçecektik. Fakat otobüsümüz park eden araçlar sebebi ile kavşağı dönemeyeceğini belirtti. Rehberimiz isteyenlerle yürüyerek bu yolu gidebileceğini istersek yolumuza devam edebileceğimizi söyledi.Yolcuların bir kısmı otobüse döndü. 15-20 kişilik bir grupla birlikte Ağlayan Kayaları görmek üzere yola koyulduk.

Şansımıza mevsimin belki de en sıcak en bunaltıcı günündeydik. Tepemizde güneş, hiç bir gölge olmayan yolda hem de tam öğle vakti yaklaşık 600 metre ötedeki Ağlayan Kayaları görmeye gittik. 

Yokuş aşağı indiğimiz için ve yeni yer görme heyecanı ile bu yol o kadar da kötü görünmedi bize. Fenerden aşağı sahile indik. Ağlayan Kaya'yı görünce ise hepimiz ufak çaplı bir şok geçirdik. İlk tepki herkes gülmekten kırıldı. Bir adet mini mini bir kayacık şıpırdıyor. 

Şokun ilk etkisi ile gözlerimizden yaşlar  gelinceye kadar gülme krizinden sonra bizi bunun için mi bu sıcakta yürüttünüz tepkisi geldi. Tartışmak manasız madem geldik keyfini çıkaralım diye düşündüğümden hemen deniz kenarına gittim ayaklarımı suya soktum. Sahil çok güzeldi ve hafta sonu olduğundan sanırım çok kalabalıktı. Ama deniz gerçekten de güzeldi. Burada yüzmek isterdim.

Fotoğraflarda yosunlu çıkmış pek de güzel  görünmemiş ama gerçekte oldukça güzel bir sahil.


Buradan yokuş yukarı tekrar fenere çıkmak ölümdü. Eridiğimi hissettim. Aşağı inerken yaylalar yaylalar dilo dilo yaylalar söyleyen  halaycı gençler yukarı çıkarken dut yemiş bülbül gibi idiler. 

Nihayet yukarı çıkıp da hastanenin orada aracımıza geçerken klimanın altında buz gibi otobüste bizi bekleyen diğerlerine çok şey kaçırdınız bi bilseniz demeyi de ihmal etmedik tabii.

Buradan Ağva'ya doğru yola çıktık.

Rehberimiz bize bu sefer klasik Osmanlı müziği açtı.

Oh be işte müzik budur deyip bir yandan yolu tamamen gölge içinde bırakan ağaçları izlerken bir yandan ud kanun sesinin büyüsüne kendimi kaptırmışken halaycı kızlar müziği değiştirir misiniz dediler. Osmanlı müziği kapandı, iki saat aralarında düşünüp tartıştıktan sonra şu muhteşem şarkı devreye girdi;

Nerde yedin paraları söyle söylee

Nerde yedin dolarları söyle söyleee

Boğazında kalsın boğazında kalsın.

Yemin ediyorum erik dalı gevrektir/ el kızı naziktir bunun yanında grammy ödülü alır.

Avan mı söndü başın mı döndü 

dinleye dinleye Ağva'ya geldik Allah'a şükür.

Ağva'da ilk olarak İpek Koza Motel'e geçtik.


Yeşilçay'ın yanında suya bakarak öğle yemeğimizi yedik. 
Ortam güzeldi.
 Yemekler lezzetli idi. 
Serpme kahvaltıdan sonra bu yemeği nasıl enfes buldum tabağımı nasıl silip süpürdüm ben de bilmiyorum.
Balık, salata,  karışık kızartma ve patates salatasından oluşan bir meze tabağı, içecek ve karpuz ardından çay 65 TL ( ekstra)


Buradan ayrılıp tekne turumuza geçtik. 





Ağva tekne turu 25 TL ( ekstra)

Sanırım 2014 yılı idi. Buraya Bilal Eylem Ege Bora Kemal ve ben gelmiştik. O zamandan bu zamana epey güzelleşmiş buralar. 

O zamanlar minik arabamız Skoda Citigo vardı. Ağva'nın yollarında çekmemişti aman yolda kalacağız aha da kaldık diye diye yüreğim ağzımda hop oturup hop kalkarak buralara gelmiştik gezmiştik. Güzel bir gündü. Yine çok sıcaktı çok pişmiştim hatırlıyorum. 

Buradan Gölcük diye bir yere geçmiştik orası da çok güzeldi. Keşke Gölcük'e de gitseydik bugün.

Yaklaşık 15- 20 dakika süren tekne turumuzdan sonra Ağva'da serbest zaman verildi. Hava çok sıcaktı gezemedim. Ağaçların  altında  koyu gölge bir yerde biraz vakit geçirdikten sonra arkadaşlarla bir cafenin bahçesinde oturduk. Muhabbet iyiydi. 

Dönüş yolu ise her zaman ki gibi zordu.

 İstanbul trafiği illallah ettirdi. 

Bu sırada herşeye bir kulp bulan sürekli şikayet eden bazı yolcular artık iyice çekilmez oldular. Yani İstanbul'da hep trafik var sanki ilk kez görüyorlar. Sadece trafik değil yol boyu herşeye bir mana buldular. İnsan hazır topkeke bile burun kıvırır mı? Arabada ikram olarak meyve suyu ve kek dağıtılmıştı; kek çok küçükmüş. Sular yeterince soğuk değilmiş. Neden Harbiyeye girip zaman kaybediyoruz ki biz yolcuların çoğu Mertere gidiyoruzmuş. Bu gökdelen neden bu kadar çirkinmiş bla bla bla...

Bazı insanlar sadece mutsuz olmak için  yaşıyor.

Akşam geç saatte eve döndüm. Kafam uğul uğul. Geziden değil sıcaktan yoruldum. 

Duşumu aldım gece yarısı olmasına rağmen  şu anda hâlâ bile İstanbul'da boğucu bir hava var. Balkona oturdum ferahlamaya çalışıyorum.

Ama düşünüyorum da yine de iyi ki de çıkmışım bu geziye. Evde olsam bir o tarafa atacaktım kendimi bir bu tarafa. Bulaşık çamaşır yemek vs derken sıcaktan oflaya puflaya akşamı yine edecektim.

Bugün ise güzel  bir kahvaltı yaptım. Mükemmel bir çupra yedim. Muhteşem manzaralar seyrettim. Bir sahil keşfettim. Çok hoş bir tekne turu yaptım. Güzel evlere bakıp güzel hayaller kurdum. Güzel hatıralar edindim. 

Yanıyom bir Sivaslı uğruna 

Ölüyom ben yarimin yoluna

Yaralı bak gönlüm yaralı

Zaralı zaten yarim Zaralı

Hem ben bu türküyü başka nerede dinleyecektim ki...

Mutluyum ...

Tatilbudur.com. Şile-Ağva-Polonezköy turu 150 TL ( Kahvaltı dahil)

Herkese mutlu umutlu günler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder