18.08.2021 Çarş
Bugün Defne ile birlikte Jolly Tur'un Maşukiye Sapanca Ormanya turuna katıldık.
Edremit'te iken turlara katılıyordum. Rehber eşliğinde gezmek güzel oluyor. Yeni yerler keşfediyorsunuz. Tembellikten ya da tek başına gitmeye cesaret edememekten dolayı gitmediğiniz görmediğiniz farklı yerlere gitmiş görmüş oluyorsunuz. Bir de yolculuk sırasında dinlenebiliyorsunuz gezmek için enerji toplayabiliyorsunuz. Acaba İstanbul'da da günübirlik turlar var mı diye internette gezinirken bu turu gördüm. Bir deneyeyim dedim.
Gece servisi kaçırmayayım diye düşünmekten dakka başı uyandım. Sabah 5:30 da ee kalkayım bari nasıl olsa uyuyamıyorum dedim. Hazırlandık. 06:00 da yola çıktık. Defnecik çok zor uyanmasına rağmen hiç zorluk çıkarmadı kuzucum benim.
Önce arabamızla metronun yakınlarına geldik. Parkettik. Sonra Kirazlı Metrosuna bindik. Bu sırada saat 06:33 olmuştu. Defne ilk kez metroya bindi. Sonra Kirazlı'dan aktarma ile Yenikapı Metrosu ardından otogardan aktarma ile Ataköy Metrosu derken böylece 3 defa metroya bindik. Nihayet 07:15 de 15 dakika gecikme ile Merter'de Jolly Tur'a katılabildik.
Jolly Tur Maşukiye Sapanca Ormanya Hobbit Evleri günübirlik tur 139 TL (yemeksiz)
Sabah geciktiğimiz için epey stres yaptım. Sabah sabah sinirlerim bozuldu. Hatta rehberi arayıp siz bizi bırakın isterseniz bu kadar insanı bekletmeye hakkım yok dedim. Yani insan 05:30 da kalkıp nasıl olur da 07:00'deki araca yetişemez anlayamıyorum.
Neyseki yol arkadaşlarım olur İstanbul burası sorun değil deyip beni epey rahatlattılar.
Sonra servisimiz önce Kadıköy ardından Kartal'dan yolcuları aldı ve yolculuğumuz başladı.
Adım adım dura kalka insanın sinirlerini zıplatan akmayan ilerlemeyen bir trafikle Sapanca taraflarına 10:30 civarında vardık.
Rehberimiz aslında tur programında olmamasına rağmen kahvaltı molası vermeyi teklif etti. Oy birliği ile kabul ettik.
Maşukiye Osmanlı Bahçesinde kahvaltımızı yaptık.
Yeşillikler içinde gayet hoş bir mekan. Sallanan tahta bir köprü ile bahçeye varıyorsunuz. Yan taraftan bir dere akıyor. Ağaçlar altında mis gibi açık havada kahvaltınızı yapıyorsunuz.
Kahvaltı klasik sade bir sabah kahvaltısı idi. Lezzetli bir dilim beyaz peynir bir dilim kaşar siyah -yeşil zeytin tereyağı bal reçel domates salatalık acuka patates kızartması kalem böreği ve kiremitte yumurta şeklinde kahvaltımız güzeldi. Çaylar çaydanlıkta geldi ve altlarında da ocak vardı. Kahvaltı 35 TL. Ekstra ücret ödeyerek menemen kuymak vs de isteyebiliyorsunuz.
Ortam güzeldi arkadaşlar hoştu. Personel ilgili ve cana yakındı. Ee fiyatta oldukça makul daha ne isteyeyim.
Burada biraz dinlendikten sonra Kartepe'ye çıktık. Burada kışın kayak yapılıyormuş. En tepeye çıkmadık ama epey yukarılarda manzaranın güzel olduğu bir tepeye cam teras yapılmış oraya geçtik. Aslında bu da tur programında yok ama rehberimi eklemiş ki bence iyi olmuş.
Teras çok kalabalıktı çok sıcaktı ama manzara güzeldi. Defne cam terasa bayıldı. Orada hatıra fotoğraf çektiren personelin papağanları vardı. Onlarla oynadı durdu.
Cam teras 15 TL
Buradan Alabalık Vadisi'ne geçtik. Burada gençler için aktiviteler var. Ben yürüyüş yapmayı tercih ettiğimden akarsuyun yanına gitmek istedim. Fakat artık akarsuları şelaleleri göremiyorsunuz. Her taraf dolmuş. Suyun yanında restaurantlar kafeler dükkanlar var. Suya ayağınızı sokacak ya da en azından dereyi göreceğiniz hiçbir yer kalmamış. Suyu görmek için bir restauranta girmeniz gerekiyor. Belki daha da yukarı çıksak görürdük ama Defnecik daha fazla yürüyemedi. Her taraf insan kaynıyor. Her bir yandan atvlerin motorların sesi geliyor. Kesinlikle bana göre değil. Güneş altında suyun sadece sesini duyarak yürüye yürüye epey yukarı çıktık. Defne'ye en azından bir tane bile olsa güzel bir şelale ya da akarsu manzarası göstermek istedim. Bir tane restauranta girdim, yemek yiyen insanların arasından geçerek dereyi gösterdim. Derenin suyu her yere dağıtıldığından sebep epey azalmış bir de yetmemiş su sesi oluşsun diye her tarafına beton dökmüşler içinden hortumlar vs geçiyor. Korku filmi gibi idi.
Sonra başka bir restauranta girdik. Burası biraz daha iyi gibi idi. Biraz gezdikten sonra yıllar yıllar önce geldiğim o zamanlar bayıldığım restaurantı hatırladım. O zaman yeni öğretmen olmuştum. Arkadaşlarla gelmiştik. Çok güzel gelmişti bana buralar. Bir kere de ailecek buralara bir yerlere gelmiş çay içmiştik. Çok güzel bir gündü. Bir semaver çaya o kadar çok para istemişlerdi ki ödemeyi yaptıktan sonra babamın tansiyonu fırlamıştı, gözüne kan oturmuştu. Canım babacım...
O zamanlar her tarafta sular şelaleler akıyordu. O eski güzellikleri dün bulamadım. Her güzel şeyi mahvetmeye ant içmişiz galiba.
Buradan Ormanya'ya geçtik. İşte burası harikaydı. Çocuklu insanlar için mükemmel bir yer. İçinde minik bir hayvanat bahçesi var. Defne bayıldı. Ben de... Buraya ayrılan 1 saat 40 dakika bize yetmedi. Çoğu yeri gezemedik.
Kimin emeği geçtiyse ellerine sağlık. Gayet güzel planlanmış. Tam çocuklu ailelere göre düşünmüşler.
Giriş ücretsiz. Yemek yenen yerlerde fiyatlar makul.
Hafta içi kendim yeniden gelmeyi düşünüyorum.
Buraya doyamadık. Vakit su gibi akmış geçmiş. Koştur koştur servise yetiştikten sonra yemeğe gittik. Sabah kahvaltı yaptığımız yere geldik yeniden. Ben köfte Defne ise tavuk istedi. Yemekler güzeldi lezzetliydi beğendim.
Osmanlı bahçesi Maşukiye'de yemek içecek salata 45 TL
Buradan 1453 Ahmet Baba Lokumcu'suna geldik. Mağazada çikolata kaplı pişmaniye ikram ettiler. Defne bu tada bayıldı. Ben pişmaniyeden hiç hoşlanmam o yüzden almak istemedim ama Defne anne bana bundan al canım çok çekti dedi. İyi madem ona pişmaniye alıyorsam kendime de çok sevdiğim Bolçi çikolatalarından alırım dedim.
225 gr pişmaniye'ye 50 tl fiyat biçmişler. 160 gramlık Bolçi çikolata ise 60 tl. Oradan bir de 250 gram lokum tartın dedim. Yarım kilodan aşağı tartmıyorlarmış. (Buraya yazarken bak yeniden sinirlendim yazıya ara verdim şikayet var'a yazdım bunları.)
Güncelleme: 20.08.2021 Dün bu yazıyı yazarken ara verip şikayetvar'a durumumu yazmıştım. Daha 24 saat geçmeden Bolçi aradı. Bilgi verdi ve adresimi aldı bana özür çikolatası yollayacaklarmış:)
25.08.2021 Bugün Bolçi'den kargom geldi. Şikayetvardan şikayetimi sildim. Şimdi çay demledim enfes çikolatalarımı yiyorum.
Defne pişmaniyeleri o kadar sevmiş ki paketin yarısını yolda yedi. Ben de eve gelince banyomu yaptım bir yorgunluk çayı demledim büyük bir hevesle çikolatamı açtım ama benim çikolatalar bayat çıktı. Renkleri falan değişmiş. Tadları bozulmuş. Yenecek gibi değil. Yakın bir yer olsa alın çikolatalarınızı müsait bir yerinize sokun diyeceğim. (Biliyorum o mağazanın suçu değil ama bana lokum tartmadılar gıcık oldum.) 60 TL verdiğimden kıyamıyorum da çöpe atamıyorum. Masanın üstünde duruyor. Kutuyu gördükçe sinir oluyorum. İyi ki de 110 lira verip lokum da almamışım.
Buradan da Sapanca gölüne geçtik.
Burada da biraz oturup dinlendik. Sahilde yürüyüş yaptık.
Saat 19:00 gibi İstanbul'a dönüş yolculuğumuz başladı. Dönüşte rehberimiz bu civarla ilgili bilgiler verdi. Hikayeler anlattı.
Güzeldi.
Ardından aslında kahvaltımız olan çantalarımızı dağıttı. İçinde bir sandviç bir dilim kek meyve suyu şeker ıslak mendil vardı. Çok şeker şirin bir kahvaltı idi. Bunların bir kısmını dönüş yolculuğunda yedik.
Yine dur kalk dur kalk korkunç İstanbul trafiğinin ardından 3 metro ve son olarak arabama kendimi atarak eve vardık.
Saat 23:30 a yaklaşıyordu. Defne'nin gözleri kan çanağına dönmüştü. ( Sabah babasına anlatırken baba dün eve geldiğimde gözlerim salça dolu idi dedi çok güldüm) Defne banyo bile yapamadan direkt uyudu. Ben ise uzun müddet oturdum.
Doğal güzellikler talan edilmeden nasıl muhafaza edilebilir?
Defne'ye nasıl bir dünya bırakıyorum?
Ya da bu talan edilmiş güzellikler yeniden orjinal haline dönebilir mi mesela 150 yıl sonra teknolojimiz buna yetebilecek mi?
Böyle şeyler işte ...
Bir de
İstanbul'da alıştık artık ama Sakarya'da da su gibi para harcayan eğlenmenin dibine vurmuş yabancı uyruklu insanları görmek beni bile yine yeniden şaşırttı.
Burada da mı?
Yani yerli halkımız geçim zorluğundan inim inim inlerken (bir kilo salatalık 10 TL olmuş) bu insanların kendi para birimlerine göre onda bir fiyatına müthiş ucuza yaşamaları eğlenmeleri tatil yapmaları bir tek benim mi canımı yakıyor?
Bugün bir top dondurma'ya 10 TL verirken yani bu bolluk bereket dolu topraklarda bunu mu hakediyorum diye düşünmeden edemiyorum.
Yine efkar bastı.
Bu güzel yoğun günün ardından günün anlam ve ehemmiyetine hiç de uygun olmayan düşüncelerle doluyum.
Muzaffer Tayyip Uslu'nun şiiri kafamda dönüp duruyor.
ÖLDÜKTEN SONRA
Diyecekler ki arkamdan
Ben öldükten sonra
O, yalnız şiir yazardı.
Ve yağmurlu gecelerde
Elleri cebinde gezerdi.
Yazık diyecek
Hatıra defterini okuyan
Ne talihsiz adammış
İmanı gevremiş parasızlıktan.
Herkese mutlu umutlu günler...
Hoş geldin memleketime Betülcüm... :)
YanıtlaSil