Eskiden parka baktığımda yeşil yükseltiler görürdüm; onlar ağaçtı.
Yerdeki düzlükte ise yeşil bir alan vardı, o alan da çimdi.
Defne 1.5- 2 yaşlarında iken aşağıda koyunların kuzuların otladığı çayırlık alanda çimenlerin üstünde hoplaya zıplaya oynarken minik çiçekleri koparıp isimlerini soruyordu.
Otların içinden bir beyaz çiçek buluyordu,
hayret bir şey ki ben de onunla birlikte ilk kez görüyordum; çiçek diyordum, adı ne bilmiyordum.
Başka sarı bir çiçek gösteriyordu onu da ömrümde ilk kez görüyordum ve ona da çiçek diyordum ama yine ismini bilmiyordum.
Defne sayesinde ilk kez farkediyordum ki
yıllarca üstüne basıp dolaşmıştım,
bazı baharlar üstlerine yatıp rüzgarla oradan oraya savrumalarını izlemişliğim,
yaydığı kokuları duyumsamışlığım da vardı
ama bir kez bile dikkat etmemiştim,
yakından incelememiştim.
Aslında hiç görmemiştim onları.
Bir göreyim tanıyım Defne'ye en azından ismini söyleyebileyim istedim.
Böylece kır çiçeklerini araştırma merakım başladı.
Araştırdıkça onların mütevazi güzelliklerini farkettim.
Her dikkatli bakışta yeşil alanda daha fazla şey görmeye başladım.
Defne artık 5 yaşında,
ve hala keşfediyorum,
ve hala çok hayretler içerisindeyim.
Etrafa daha dikkatli bakmaya başlayınca ağaçları da farketmemek imkansız hale geliyor
Dikkatle bakınca bu ağaçların hepsi yeşil bile değilmiş.
Kimi açık yeşil kimi koyu yeşil kimi bordoya yakın kimi kahve kimi ise mavimsi...
Gövdeleri farklı yaprakları farklı renkleri endamları her biri farklı farklı.
Bizim minicik parkımızda bile bir sürü farklı türde değişik ağaç varmış.
Bu ağaç ya da bu ağaçlar hep buradaydı.
Ama ben sanki ilk kez görüyorum.
Var olmak algılanmaktır demişti Berkeley...
Mesela yukarıda fotoğrafını çektiğim ağaç,
Bu ağacı farkedene kadar sağını solunu inceleyene kadar isim verene kadar bu ağaç benim için yoktu.
Gerçekten de yoktu.
8 senedir gerçekten görmedim ben bu ağacı...
Oysa ki bu ağaç mevsimler boyu buradaydı.
Yıllardır göz önünde olanı farketmemek gerçekten de çok garip değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder