Sabah Defne anne hadi kalk dediğinde yataktan bir külçe olarak kalktım.
Ben ne kadar bitkinsem Defne o kadar canlıydı maşallah. Bıcır bıcır konuşuyor sürekli oynamak koşmak istiyordu. Anne yakalamaca oynayalım mııı, anne beraber koşalım mıı...
O kadar yorgundum ki bir ara artık dayanamadım yorgunluktan oturdum ağladım.
Bu ev benim evim ama dinlendiğim huzur bulduğum rahat ettiğim bir ev değil. Defne yüzünden değil. O olması gerektiği gibi hayat dolu normal bir bebek benim yavru kuşum. Kesinlikle kızımdan şikayetçi değilim. Sorun bende, hem yaşlandım hem kiloluyum hem de hastayım. Yerimden kalkamıyorum. Her yanım ağrıyor, her yerim tutuk.
Geçen hastalığımın (grip olmuştum) ağır evresinde okulda bir koltukta boş derslerimden birinde uyumuştum. Hayatımdaki en mutlu uykularımdan biriydi herhalde. Huzur dolu bir 30 dakikada binlerce rüya görmüştüm, koltuğa adeta sızmıştım.
İşte evde hiçbir zaman gündüz vakti yapamadığım bir şey. Defne benleyken gözleri ağırlaşır, hatta kapanır, uykusuzluktan geberir ama yine de gündüzleri uyumaz. Bazen bana o kadar uyku bastırır ki uyumayacağını bildiğim halde çaresizce saatlerce uyutmaya çalışırım. Tam artık vazgeçip bir çay ya da kahve içip mecburen açıldığımda kendime geldiğimde Defne'nin uykusu gelir daha doğrusu uykuya yenik düşer böylece ben artık cin gibiyken kucağımdan inmeyen yatağa koyduğum anda ağlayan canımın içi kızım Defne ile 1-2 saat koltukta mahsur kalırım. Kucağımda Defne varken yapacak başka birşey olmadığı için tamamen ķısık seste böyle saçma sapan tv programı izlerken beynim uyuşup ta gözlerim kapandığı anda ise Defne tüm enerjisi ile uyanır ve herşey yeniden başa döner . Böyle kısır döngü ile hayat devam eder. Gözlerimin altında mor halkalar var artık. Çok yorgunum...
İşte tam olarak yine böyle uykusuzluktan geberecek gibi olduğum bir anda Kemal hadi çıkalım Defneyi parka götürelim deyince hiç mutlu olmadım. Ama çocuğumun dışarı çıkmaya ihtiyacı var. Artık yorgunluk psikolojik olmaktan çıktı bedenime vuruyor, kalbim çarpa çarpa hazırladım Defneyi (Bu arada kardiyolojiye gittim kalbim sağlammış, ben de bir sorun yokmuş çok şükür sorunum galiba psikolojik ) sonra kendim giyindim. Onlar önden gittiler ben arkadan kapıyı kilitlerken biraz daha ağladım bu ev benim huzur bulduğum rahat ettiğim yer değil artık dedim yeniden.
Sonra aşağı inince güneş bana çok iyi geldi. Daha bir kaç dakika olmuştu evden çıkalı ama canlandım. Arabaya bininceye kadar üstümdeki tüm keder uçmuş kendime gelmiştim. Sadece vücudum çok kırgındı, onun için de zamana ihtiyacım var.
Kemale Şamlara gidelim mi dedim.
Açıkçası Şamlar ile ilgili hiçbir olumlu beklentim yoktu. Gidip bir göreyim ve Şamları gezme listemden tamamen çıkarayım diye düşünüyordum. Birkaç çam ağacı her taraf mangalcılar çerçöp pislik su şişesi, plastik vs bekliyordum.
Çok kısa zamanda vardık.
Tamamen tesadüf olarak 5. Kapıya geldik.
Giriş ücretsiz otopark ücreti de yok.
İçeri girdimizde Kemal de ben de çok şaşkındık, hiç böyle bir yer beklemiyorduk.
Her yer çam ağacı, tertemiz, mis gibi çam havası var.
Öncelikle bisiklet parkuru var mükemmel... Ah ah ben çocukken böyle bir parkur olacaktı mutluluktan uçardım herhalde.... Araç trafiğine kapalı olduğu için çocuklar güvenle bisiklet kullanabiliyor.
Keyfim yerine geldi.
Biraz yürüdükten sonra ise iyice açıldım kendime geldim. Tüm sıkıntım uçtu gitti.
Defnecik papatyaları inceledi. Mantar gördü . Kozalak topladı. Kuş evlerini inceledi. Parkta oynadı. Yol boyunca koştu oynadı. Çok eğlendi.
Kemalle çok hayıflandık. Dibimizde böyle bir güzellik varmış da haberimiz yokmuş diye.
Bu arada Şamlar mesire alanına geldiğinizde 5. Kapıda mangal yapılamıyor. Ama diğer kapılardan girerseniz yapılabiliyormuş.
5. Kapıda girişte paintball oyun parkı var.
Girişte bisiklet kiralayabiliyorsunuz.
İlerleyen yollarda minik bir survivor parkuru var oldukça eğlenceli duruyor.
Ben çok beğendim.
Sık sık yürüyüşe bisiklet sürmeye buraya gelmeyi düşünüyorum.
Bizim eve 6.5 km uzaklıkta. Dönerken eve varmamız 5 dakika bile sürmedi.
Hâlâ hayretler içerisindeyim. Tavsiye ederim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder