1
|
Mina URGAN
|
Bir
Dinozorun Gezileri
|
YKY
|
haziran 2014
|
2
|
Mina URGAN
|
Bir
Dinozorun Anıları
|
YKY
|
haziran 2014
|
3
|
Orhan PAMUK
|
Masumiyet
Müzesi
|
YKY
|
haziran 2014
|
4
|
Orhan PAMUK
|
İstanbul (
Hatıralar ve Şehir)
|
YKY
|
22 temmuz 2014
|
Raflara çıkar çıkmaz aldığım bu kitabı bir solukta okumuştum aralık 2013 te...
Aradan geçen 11 yıldan sonra ve Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi'ni okuduktan sonra bugünlerde bu kitabı yeniden baştan okumam çok anlamlı oldu benim için. Masumiyet Müzesi'ni ya da Kara Kitap'ı yazarken beslendiği kaynakları anlamak hatıralarını öğrenmek çok hoştu.
Etrafımda bir öğrencim hariç ( beni Orhan Pamukla tanıştıran şahsiyet) kimse Orhan Pamuktan hoşlanmıyor. Abartıldığını nobeli hiç hak etmediğini vs vs konuşuyorlar. Ben tam tersi düşüncede olduğumu söyleyince de tuhaf tuhaf bakıyorlar benim acaipliğime veriyorlar. Ama ben onlara Orhan Pamuğu sevmeyen arkadaşlarıma dostlarıma tek bir soru soruyorum ; hangi kitabını okudun da bu eleştirileri yapabiliyorsun? cevap veremiyorlar genelde söyledikleri şey şu : kimse okumuyor ki onu... ama ben okuyorum .. ve çok beğeniyorum yazdıklarını, kendimden çok şey buluyorum.
Orhan Pamuğu çok okuduğumdan mı etrafı böyle görüyorum yoksa Orhan Pamuk sadece benim hissettiğimi zannettiğim ama herkese ait olan duyguları mı çok iyi yansıtmış hala bilemiyorum ... Onu okurken '' bu cümle tam da benim dile getiremediğim ama tam da hissettiğim şey''derken buluyorum kendimi.. Kısaca kendimden çok şey bulduğum için de çok seviyorum kitaplarını.
Bu aralar mesneviyi de okuyorum. Bir ibadetmişçesine sabah uyanınca mutlaka elime alıyorum ve okuyorum. ama mesneviden kendime ait bir şey bulamıyorum.. anlattıkları beynime işlemiyor.. sanki mesnevide geçen şeyler öğütler hikayeler çok eski zamanlarda bizden çok farklı insanlar için yazılmış gibi... belki de daha içine giremediğim içindir. Belki zamanla mevlana ile iletişimimiz artar ben de ne demek istediğini daha iyi anlarım.
İstanbul' dan birkaç cümle yazmak isterim buraya. fakat kitabın ortasından alınan bu cümleler başı ve sonu belli olmadığı için biraz kopuk gelebilir okuyuculara...
'' herkesin sağlıklı ya da öfkeli, neşeli ya da şefkatli, ama rahatlıkla ve doğallıkla kurabildiği ilişkileri , arkadaşlıkları ben kurarken , neden zorlanmaya ve rol kestiğim duygusuna kapılmaya başlamıştım? günlük hayatı sürdürebilmek için herkesin kafayı öyle fazla takmadan - belki de hiç takmadan- yaptığı şeyleri yapabilmek için niye benim dişimi sıkmam, gayret etmem, sonra da '' poz yaptığım için ''kendimden nefret etmem gerekiyordu?''
'' Sanki bu şehir bana, benim hak ettiğim bir ceza olduğu gibi, ben de onu kirleten bir şeyimdir. Şehirden bana, benden şehre yoğun bir keder hüzün sızarken şehirde de, bende de iş kalmadığını hissederim: Ben de şehir gibi yaşayan bir ölü, soluk alıp veren bir ceset, sokakların ve kaldırımların bana hissettirdiği gibi yenilgi ve pisliğe mahkum bir sefilimdir. Her biri olanca ağırlığı ile ruhuma çöken çirkin yeni beton apartmanlar arasında titreyen bir mendil gibi Boğazı görmek bile bu gibi durumlarda umut vermez. O zaman daha da kötüsünün, kahredici ve öldürücü asıl hüzün duygusunun, uzaktaki görünmez sokaklardan bana yaklaşmakta olduğunu....''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder